1923 Atatürk Cumhuriyetinin kuruluşunun 101.Yılı'nı idrak ettik.
Kurucusu büyük önderimiz Atatürk'ü, yaşama veda edişinin 86.Yılı'nda saygı, şükran, vefa ile ulusça andık.
Oysa Atatürk, ölümsüz bir fikirdir.
Fikirleri ölmez.
Ne demişti?
“İki Mustafa Kemal vardır:
Biri ben, etten ve kemikten, geçici, fani Mustafa Kemal…
İkinci Mustafa Kemal’i ise ‘ben’ sözüyle ifade edemem.
Çünkü o 'ben' değil 'biz'dir!
O Mustafa Kemal, ülkenin her köşesinde yeni düşünce, yeni yaşam ve büyük ülküler için uğraşan, yanıp tutuşan aydın ve savaşımcı bir topluluktur.
Ben, onların o düşlerini temsil ediyorum.
Benim girişimlerim, onların özlemini çektiklerine ulaşmak içindir. İşte o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal o'dur!..”
Kendi ağzından, işte böyle demişti.
Bu açık gerçeği görmezden gelip saklamak, inkar etmek, ya da yok saymak olanaklı değildir.
20.Yüzyıl’ın en büyük iki devriminden birisi elbetteki en başta bir Ulusal Kurtuluş Savaşı sonucunda gerçekleştirilen Cumhuriyet Devrimimizdir.
Diğeri de Rusya'da gercekleştirilen Sovyet Sosyalist Devrimidir.
Her iki devrimin kendi içlerindeki amaçları ve nitelikleri birbirinden farklı olsa da, dışa dönük ortak yanları ise emperyalizm karşıtı olmalarıdır.
Sovyet Sosyalist Devrimi, yüz yılı bulmadan yıkılarak, Sovyetler Birliği dağıtıldı.
Türkiye Cumhuriyeti ise kuruluşunun yüzüncü yılını aştı.
Ancak dışardan, emperyalizmin ve içerden de yerli işbirlikçilerinin yıkım çabaları hiç durmadı.
Emperyalizm bunu başarabildiğinde, Birinci Dünya Savaşı sonunda Sevr ile çizdiği haritaya yeniden geri yani en başa dönmüş olacaktır.
Çünkü ta başından beri ve özellikle de son yıllarda Atatürk Cumhuriyeti, emperyalizminin boy hedefidir.
Hele hele içerideki olanca yerli müttefikleri ve türlü adlar altındaki onlarca “zararlı cemiyetleri”yle birlikte, oldukça güçlenip yol aldıkları da bir gerçektir. Hedeflerindekiyse açık açık Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine inşa edildiği "üniter yapının" dayandığı ulus devlet ile laik devlettir.
Bu nedenledir ki etnik ve dinsel-mezhepsel ayrıştırmalar durmadan kaşınıp körüklenmiş ve körüklenmektedir.
Batı’da ortaya çıkan akılcılık ve aydınlanma düşüncesi ile insanlığın evrensel idealleri doğrultusunda, emperyalizmine karşı verilen mücadele ile kurulan Atatürk Cumhuriyeti, her yanından yaralar almış ve almakta olup tahribatı çok fazladır.
Atatürk'ün 1923 cumhuriyetinin kuruluş ilke ve temelleriyle çağdaşlaşma hedefleri yakın tehdit ve tehlike altındadır.
İşte 10 Kasım 2024’ten manzara budur.
İşte bu manzara karşısında anılması ve yaşatılması için daima uyanık ve kararlı olması gereken ise “ikinci Mustafa Kemal”dir.
Bunun da öyle “nostaljik” değil, artık kesin bir “gerçeklik” olarak sürdürülmesi kaçınılmazdır.
Öyle kolayına kaçmadan ama, helva, lokma ile cıvıtmadan bir de…
Cumhuriyet bilinçli, cesaretli ve kararlı koruyucular ister.
Onlar işte ikinci Mustafa Kemaller...