Sözcükler, cümleler yetmez O’nu anlatmaya… O’nu sadece 10 Kasım’da değil her gün, her saat hasret ve minnetle anıyoruz. O, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK!..
Bu yıl 10 Kasım’da milyonlar andı yine O’nu şükranla… Yıllardır yapılmayan bir şeyi de yerine getirdi Kocaeli Valiliği. Emri şöyle:
“10 Kasım ATATÜRK’ü anma programı kararları” konusuyla Kocaeli Valiliği Protokol Şube Müdürlüğünce İl Müftüsü Mehmet Sönmezoğlu’na gönderilen resmi belgede 10 Kasım 2025 Pazartesi günü saat 12.30’da tüm camilerimizde mevlidi şerif okutulması hususunda bilgi ve gereğini rica ederim.”
Elbette karşı çıkanlar oldu, bas bas bağıranlar oldu, O’nun adına Mevlit okutulmasın diye… Bu emri protesto etmek Mevlit’in okunmasını engellemek için çağrılar yapıldı. Toplandılar… O denli çağrılara, o denli ‘gelin, gelin!’ davetlerine ancak 50-60 kişi katıldı. Bu rakam bile çok… Sen, böyle bir etkinlik yapabiliyorsan o bile ATATÜRK sayesindedir, be hey cahil. Be hey yobaz!..
Ziyaretime geldi Basri SOYLU… Tanınan adıyla Hipocu Basri… Cumhuriyetin 75. yılında Sabah Gazetesi’nin ATATÜRK’ü anlatan 29 Ekim 1998 tarihli eki ile Milliyet Gazetesi’nin 10 Kasım 1998 tarihli eki vardı elinde. “Bunların kıymetini sen bilisin diye sana getirdim,” dedi… Gitti…
Okumazsın ya ben yine de yazacağım. Bak ne diyor Basri SOYLU’nun bana bıraktığı o gazetelerin ekindeki bir yazıda Önderimiz ATATÜRK:
“Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım.
Çocukluğumdan bugüne kadar ailevi, hususi ve resmi hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir.
Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi ve yaşaması mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına bağlıdır. Ben şahsen bu saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı özellikleri şart ve esas bilirim.
Ben yaşayabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri gerektirdiği takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle uygarlık gereği olan dostluk ve siyaset ilişkilerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak benim milletimi esir ekmek isteyen herhangi bir milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım. (1921)”
Mustafa Kemal’e göre toplum tüm müesseseleri ile bir bütündür. Her müessesenin kendi içinde tutarlı ve güçlü olması o toplumu daha da güçlendirir. Aksine yapılan tüm iddialara rağmen Mustafa Kemal; “Milletimiz Dil ve Din gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir. Bu faziletleri hiçbir kuvvet milletimizin kalp ve vicdanından çekip alamamıştır ve alamaz.”
Dikkat et ey yobaz!.. Ne diyor ATATÜRK; “Milletimiz Dil ve Din gibi kuvvetli iki fazilete sahiptir.”
Bir bilgi daha:
“Mustafa Kemal, “31 Mart” olayı adıyla “13 Nisan 1909”da yapılan şeriat ayaklanmasının sindirilmesinden sonra; ordunun siyasete karışmasının zayıflamasına ve disiplininin kaybolmasına yol açacağını, siyaseti seçenlerin ordudan ayrılıp bu alanda çalışmaları gerektiğini söyler. Ancak, bu öneri kabul edilmeyince İttihat ve Terakki ile tüm ilişkilerine son verir.”
Bu bilgi ile sonlandıracağım yazımı:
Düşman İzmir’den denize dökülmüş Vatan kurtarılmıştır. Mustafa Kemal huzurlu kalple Vilayet Konağı’na gelip oturmuştur. Az sonra vilayetin balkonuna çıkarak İzmirlilere hitap edecektir: “İzmirli hislerine kapılma. O zafer benim, şunun, bunun değil bizimdir. Biz onu nasıl olsa kazanacaktık. Zira bu milletin uzun müddet uşaklarının kölesi olarak yaşamayacağı muhakkaktı.”
“O zafer benim, şunun bunun değil bizimdir!..”
Fazla söze ne gerek!.. UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ!..
Hoşça kalın, dost kalın!..
