Gürdal ERGEN

Tarih: 08.11.2024 09:29

ÖYKÜ BU YA!..

Facebook Twitter Linked-in

Yarım hekimin candan, yarım imamın dinden edeceği gerçeğini anlatan meşhur öyküde bilgisiz, boş boğazın biri Kurbanın Müslümanlara nasıl emredildiğini anlatırken; "Çocuğu olmayan Hazreti Davut (A.S.), Allah'a (C.C.) 'Ya Rabbi bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim(!)" demiş.

                Duası kabul edilmiş...

                Bunun üzerine Hazreti Davut'un (A.S.) adını Ayşe olarak koyduğu kızını kurban etmek üzere boğazını keseceği zaman Hz. Azrail (A.S.), gökten bir keçiyle gelip Hz. Davut'a 'Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et,' dediğini anlatıyormuş.

Öyküyü sessizce dinleyenlerden biri, inanamamış, yanındakine sormuş; “Doğru mu bu anlatılanlar?”

                Tesadüf bu ya, sorduğu kişi de bu konuyu bilenlerden biriymiş. Hemen yanıtlamış; “Hayır, doğru değil,” demiş.

                Diğeri; “O halde yanlış olan yeri düzeltir misin?” diye üstelemiş.

                “Adam” demiş, “işkembe-i kübradan atıp duruyor: Bunun neresini düzelteyim ki, birincisi Allah’a kendisine evlat vermesi için yalvaran Hz. Davut değil, Hz. İbrahim’dir.

                Duasının kabul olmasıyla doğan çocuğu kız değil erkek, ismi de Ayşe değil Hz. İsmail. Gelen melek de Hz. Azrail (A.S.) değil, Hz. Cebrail (A.S.), Hz. İsmail’in (A.S.) yerine kurban edilmesi için Allah’ın (C.C.) emriyle getirdiği hayvan ise Keçi değil, Koç’tur, demiş.”

                Biz de bilir bilmez konuşmayı sevenlerdeniz. Geçenlerde kalabalık bir ortamda Türkiye’nin ekonomisi ve enflasyon tartışılıyordu. Öyle bir ses çıkıyordu ki kimse kimsenin ne dediğini anlamıyordu. 

                Bu durum televizyonlarda da aynı… Hangi kanalda konuşmacılar birbirleri ile daha çok sözlü kapışıyorsa o kanallar daha çok izleniyor olacak ki konuşanın sözünü kesip bağıra bağıra bir şeyler söylemek adet oldu.

                Yıl sonu yaşlaştıkça, ekonomi düzeliyor ve enflasyon düşüyor… Yersen!..

                Mahfi Eğilmez, bu konu hakkında; “Ekonomiyi daha geniş düşünürsek, mesela tarım ve hayvancılığa bakarsak, işimizin daha zor olacağını görebiliriz. Her iki alanda da Türkiye yirmi yılda inanılmayacak kadar geriye gitti. Et, süt, yumurta, gıda maddeleri fiyatlarındaki rekor artışların tek neden maliyetlerin artması ve talebin yükselmesi değil. Onlarında büyük etkisi var kuşkusuz, ama asıl mesele çiftçilerin ve hayvancıların üretimi terk etmeye başlamış olması. Yanlış politikalar ülkenin tarım ve hayvancılık üretimini düşürdü. Tarım ve hayvancılığın toparlanması ve ülke ihtiyacını karşılayabilir hale gelmesi tahminimce en az on yıllık bir süre alır.

                Hukukun üstünlüğünün sağlanması, adaletin kişilere göre işlemekten kurtulması, yargı sisteminin tekrar yerine oturması da yıllar alacak. Bir siyasal iktidarın yönlendirilmesine göre çalışmaya alışmış bir sistemin tekrar bağımsız karar alabilir hale gelmesi öyle kolay bir iş değil.”

                Thomas Sowell’in bir sözü aklıma geldi: “Ekonomide ilk ders kıtlıktır. Buna göre istekleri karşılamakta kullanılan her şey kıttır. Siyasetteki ilk ders ise ekonomideki ilk dersin dikkate alınmamasıdır.”

                Bu durum böyle… Günlerce et yememiş, meyve ve hatta taze sebze almakta zorlanan vatandaş, sadece iktidar aşkına ‘Ekonomide güzel günlere ulaştık,’ diyerek ahkam kesiyor.

                Öyle ya, asgari ücret belirlenecek; memur, emekli maaşları-aylıkları belirlenecek. Elbette ekonomi düzeliyor ve elbette enflasyon frenlendi. İsterseniz yukarıdaki öyküyü bir kez daha okuyun.

                Hoşça kalın, dost kalın!..

                 

                 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —