Olgular ve algılar o kadar iç içe geçmiş durumda ki, olgulara göre mi, algılara göre mi sevinilecek veya kaygılanılacak…
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Sakarya’da yaptığı ‘’ sabrettik ve kazandık…’’ sözleri ve iktidar sözcüleri, iktidarın siyaset yapıcılarına göre Türkiye bu ‘’paylaşım savaşı’’nın en büyük kazananı durumunda! Bu tezi savunanların temel paradigmaları ‘’saha da olursan masa da’’ olursun, ‘’saha da olmazsan, masa da menü’’ olursun! Şimdi biz de bugüne kadar sahanın aktif ülkelerinden olduğumuza göre ‘’menü’’ değil ‘’paylaşan’’ durumundayız!
Bunun içindir ki, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın ABD-AB ve Türkiye’nin de terör örgütü saydığı HTŞ lideri Golani’nin şoförlüğünde Şam sokaklarından görüntülerin dünya kamuoyuna, Emevi Camiinden namaz görüntülerinin iç kamuoyuna servis edilmesi…
Ayrıca İç İşleri Bakanı Hakan Fidan’ın katıldığı TV yayınlarında ‘’Rusya ve İran’la konuşarak kansız bir şekilde olmasının yolunu açtık. Türkiye, Rusya ve İran’ı desteklememeye ikna etti. Rejim desteklenseydi, çok kanlı olabilirdi. Ruslar ve İranlılar buna devam etmenin bir anlamı olmadığını gördüler…’’
Yani Hakan Fidan diyor ki ‘’Esed’in gidişinin mimarı biziz’’ biz bu sürecin asli aktörlerindeniz diyerek eğer bu bölgede bir paylaşım olacaksa biz de bu paylaşımda payımıza düşeni alırız!
Alınır mı, ne alınır zaman gösterecek! Umalım erken sevinme şölenleri ülke adına hüzne dönüşmesin!
Birinci Dünya Savaşı imparatorlukların sonu ve paylaşım savaşı, İkinci Dünya Savaşı ise paylaşım ve kapitalizmin savaşıydı. Bugün yaşananlar ise paylaşım savaşının galiplerinin inşa ettikleri diktatörlükleri ‘demokrasi’ adına son verme aynı zamanda ‘bölüşüm’ ve de kapitalizmin yıktığı bölgeyi yeniden inşa etme, bölgenin yeraltı kaynaklarını ele geçirme ve yerleşme savaşıdır.
Suriye’de kazananların başında sayılan İsrail, Baas rejiminin çökmesiyle eş zamanlı, Suriye’ye ait Golan Tepeleri’ni 1967’den bu yana işgal altında tuttuğu alanı daha da genişletiyor, Suriye topraklarına daha fazla asker yerleştirmenin yanı sıra ülke genelindeki askeri hedeflere hava saldırıları düzenliyor. İbrahim Kalın’ın şoförlüğünü yapan HTŞ lideri Golani ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu karşılıklı muhabbet içinde ‘’Çok mutluyum Golani, Teşekkür ederim Gazan Mübarek olsun’’ videoları paylaşıyor!
Ve Binyamin Yetanyahu ‘’Bir yıl önce basit bir açıklama yaptım; Orta Doğu’yu değiştiriyoruz! Suriye artık aynı Suriye değil. Lübnan artık aynı Lübnan değil. Gazze artık aynı Gazze değil. Ve İran artık aynı İran değil. Gücümüzün ağırlığını hissettiler’’ sözleri Suriye’de kimin kazandığını göstermiyor mu? Golan Tepe’leri mi, Emevi Camii mi…?
Özgül ağırlığım var diyen, Suriye politikalarını başından beri bilen biri olan Bülent Arınç ‘’İsrail, Şam’a kadar geldi, su kaynaklarını aldı. Suriye’nin gemilerini yaktı, uçaklarını bombaladı, gık çıkmadı. Suriye’de olanlardan en karlı çıkan İsrail’dir’’ dediğine göre…
Ve de zengin su kaynakları ile bilinen Golan Tepeleri, su ihtiyacının %15’ni buradan karşılayan İsrail’in kontrolü altına girmiştir.
İsrail ile birlikte kazanan ülke olarak Türkiye’nin yeni yapılanma sürecinin planlayıcısı, rol dağıtıcısı, rejimin inşası, İmar’ında rol alacağı beklentileri oldukça yüksek…
SURİYELİLER ÜLKELERİNE DÖNER Mİ?
Peki ilk günlerde coşkuya neden olan Suriyeli sığınmacıların geriye dönüşü hangi oranda gerçekleşecek. Gerçekten Suriyeliler ‘akın akın’ dönüyor algısı ne kadar gerçek! İç İşleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamasına göre 9-13 Aralık tarihlerinde toplam 7 bin 621 Suriyelinin ülkelerine döndüğünü açıkladı. Milyonlarca Suriyeli sığınmacı olduğu düşünülecek olursa; Suriyeliler gidiyor coşkusu gerçekçi değildir!
Erdoğan’ında ‘gitmek istemeyenlerin başımızın üzerinde yeri var’ dediğine göre, gitmeleri istenmediği için; Suriyelilerin dönüşü hayalden öte bir şey değildir.
Ayrıca Suriyeliler neden dönsünler!
Burada düzenini kurmuş, iyi kötü bir işi varsa, barınma-sağlık-ulaşım-eğitim gibi hizmetlere kolayca ulaşıyor, devletten istediği yardımları alıyorsa; yıkılmış, ne olacağı belirsiz bir yere ülkesi bile olsa niye dönsün ki! Hele bir de ne olacağı belli olmayan, kurulacak rejimin baskıcı şeriat tehlikesi varsa…
Kurulacak Golani rejimi, şeriat yönetim baskısı karşısında Suriye’den Türkiye’ye tekrar göç ihtimali daha yüksektir!