Ülkenin Başkenti Kahramankazan’da TUSAŞ’a, PKK’lı olduğu belirlenen teröristlerin elini kolunu sallayarak gündüz vakti uzun namlulu makineli tüfeklerle yaptıkları saldırı sonucu biri taksi şoförü, 4’ü TUSAŞ çalışanı 5 vatandaşın şehit edilmesi bugüne kadar olduğu gibi bildik, alışılagelmiş beylik laflarla geçiştirilecek bir saldırı değildir.
Her konuda sözü olan ülkenin ‘tek karar organı-yetkilisi’ cumhurbaşkanı Erdoğan’ın saldırı karşısında güçlü ses çıkarmak yerine günlerce sessiz kalması anlaşılır değildir.
Günlerdir güvenlik zafiyetinin olup olmadığı, teröristlerin kontrol noktalarından nasıl geçtiği tartışılırken kimse (her hareketin an be an anında yayınlanması da ayrı bir güvenlik zafiyetidir) saldırı öncesi teröristlerin umuma açık ortamlarda yine gündüz vakti saldırı silahlarının gizlendiği koca koca sırt çantalarıyla nasıl dolaşabildiğini sorgulamıyor! Hani ayakkabı numaralarına kadar biliyorduk; ayakkabı numaraları mı değişti, ne oldu!
Neden şimdi, neden TUSAŞ. Siyasetin verdiği mesajlara terörle cevap mı verilmek istendi ve güvenlik zafiyeti mi var; önlenemedi mi…? Daha bir sürü sorulması gereken can alıcı sorular.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘’Türkiye gibi misyon sahibi bir ülkede hiçbir hadise rastgele yaşanmaz. Hiçbir karar tesadüfen alınmaz, hiçbir eylem bilinçsiz yapılmaz. Biz ne yaptığımızı da niçin yaptığımızı da bunun sonucunda nelerin ortaya çıkacağını da gayet iyi biliyoruz’’ sözleri son günlerde yeni siyasi kurguların, süreçlerin planların yapıldığını göstermektedir.
DEM Grubunun 25/09/2024 tarihinde verilen teklif ile ‘’haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilenler veya ölüm cezaları ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülenlerin, cezalarının infazının yirmi beşinci yılından başlayarak koşullu salıverilme hükümlerinden yararlandırılması amaçlanmaktadır’’. Teklifi tamamen teröristbaşı Abdullah Öcalan için düzenlenmiş bir tekliftir. Bu düzenlemenin cumhur ittifakından habersiz yapılmadığı aşikardır...
1 Ekim 2024 TBMM açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM grubuna giderek DEM’lilerin ellerini sıkması. İki hafta sonra ‘umut hakkı’ diyerek Abdullah Öcalan’ı Meclis’e gelsin ‘’PKK’nın silah bıraktığını ilan etsin’’ demesi…
Akabinde Savunma Sanayi’nin kalbi TUSAŞ’a silahlı terör saldırısının yapılması tesadüf değildir.
2015 seçimlerinden sonra artan terör saldırılarıyla kitlelerin manipüle edildiğine benzer bir durum mudur? Devlet Bahçeli’nin ‘’Öcalan PKK’ya silah bırakma çağrısı yapsın çıkışından sonra, PKK kalmadı ki diyenlere, bak PKK hala varlığını koruyor’’ demek için mi? İç cephede güven kaybı yaşayan cumhur ittifakı kaybolan güveni yeniden tesis etmek için mi?
Ve daha onlarca sorulacak sorular var, yani hiçbir şey tesadüf değilse, her biri bir planın bir parçasıysa nedir bu iktidarın bildiği ‘toplumun bilmediği büyük plan’!
Bırakınız kabulü mümkün olmayan Abdullah Öcalan’ın yüce Meclis’e davet edilmesini, DEM’lilere selam vermeyi bile vatan hainliğine eşdeğer gören Erdoğan ve Devlet Bahçeli’yi bir anda bu noktaya getiren şartlar nedir? Küresel oyun kurucular ne vaat etmiştir veya nasıl bir tehditte bulunmuştur da bu noktaya gelinmiştir. Bu sadece Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin şartlarını oluşturma arayışları kadar basit görülmemelidir.
Elbette bu saldırının Başkentte olması kadar 1973’de kurulan, yerli savaş uçağı üzerinde çalışmalar yapan, ANKA ve AKSUNGUR gibi stratejik İHA’lar geliştirip, taarruz helikopteri ATAK’ı üreten, TÜRKSAT UYDU PROGRAMININ Ortaklarından TUSAŞ’a yapılması da manidardır.
TUSAŞ: HÜRJET; JET Eğitim Uçağı. HÜRKUŞ; Eğitim ve Hafif Saldırı Uçağı. ANKA; Orta İrtifa Uzun Dayanıklılığa Sahip İHA. AKSUNGUR; İnsansız Hava Aracı. ŞİMŞEK; Yüksek Hızlı Uçak Sistemi. GÖKBEY; Genel Maksat Helikopteri. T 70; Genel Maksat Helikopteri. ATAK; Ağır Sınıf Helikopteri. GÖKTÜRK I-IV; Yer Gözlem ve Keşif Uydusu.
Bunların terörle mücadelede teröre ağır zafiyetler verdirmesinin sonucu terörün TUSAŞ’ı hedef almasıyla açıklanamaz. Eğer bir mesaj verilmek isteniyorsa bu mesaj ‘’biz istersek sizin en korunaklı alanlarınızı bile yok edebiliriz’’le birlikte hizaya gelmeyen aktörleri hizaya getirme amacı da olabilir.
Türkiye’yi sarsan bu saldırıyla ilgili muhalefet tarafından Meclise verilen araştırma teklifinin AKP ve MHP oylarıyla ret edilmesi; böylesi hassas bir konuda bile siyasetin ortak hareket edemiyor olması oldukça düşündürücüdür!