“Adamın biri Peugeot (Pejo) marka bir minibüs alır.
Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
Yolculardan biri:
-Yavaş kaptan… Bir yere çarpacaz, der.
Şoför:
-Sen Pejo’yu biliyon mu?
Yolcu:
-Hayır! Der.
Şoför:
-O zaman susucan, der ve devam eder.
Minibüs hızlanmaya devam eder.
Bir yolcu daha seslenir:
-Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!..
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo’yu biliyon mu?
Amca ne bilsin…
-Hayır! Der.
-O zaman susucan! der, şoför.
Bu kez bir kadın seslenir:
-Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem!!!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo’yu biliyon mu?
Kadın:
-Yok! der
Şoför yine aynı yanıtı verir
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
-Yavaş git kardeşim… Öldürcen bizi!..
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo’yu biliyon mu?
Genç:
-Biliyom lan, ne olacak? der.
Şoför:
O zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?!.”
Hepimiz, frenin nerde olduğunu bilmeyen bir şoförün kullandığı bir aracın içindeyiz.
Her gün Pazar yerlerinden atılan çürük, ezik meyveleri, sebzeleri toplayanların sayısı artıyor ve ülkemin insanları inanılması çok güç bir yaşam sürüyor.
Susurluk’ta bile ev kiralarının 28 bin TL’ye değin arttığını ve bu miktarda para vererek ev kiralandığını duyar olduk.
Asgari ücretin 22 bin 104 lira 67 kuruş olduğu bir ülkede 28 bin liraya ev kiralanıyor. Evet!.. Kiralayanlar var ki kiralanıyor…
Birileri; ‘ben ekonomistim’ diyor, insanlar çöp konteynerlerinden yiyecek topluyor… Diğer birilerinin bir eli balda bir eli sarayda…
Pejo’yu kullanan frenin nerede olduğunu bilmiyor, aracı durduramıyor. ‘
Sen, enflasyonun nasıl düşeceni biloyo musun ekonomist?’
Hoşça kalın, dost kalın!..