Küçük ortak BB Başkanı Mustafa Destici Savunma Sanayi Fonu’na kredi kartlarından 750 TL verilmezse Türkiye’nin de Suriye, Irak ve Filistin gibi olacağını iddia ederek ayrıştıran, bölen üslupla ‘vatan sevgisini’ 750 TL’ye indirgemesi büyük tartışmalara yol açarken…
Kamuoyundan yükselen itirazlar dikkate alınmış olacak ki, AKP Grup Başkanı Abdullah Güler ‘’cumhurbaşkanımızın direktifleriyle kredi kartlarından alınması düşünülen 750 TL ödemesini yasadan çıkardık’’ açıklamalarıyla ertelendiğini açıkladı.
Yasadan çıkarma direktifi veren cumhurbaşkanı Destici’nin dediği gibi ‘vatan haini’ değildir herhalde Türkiye’nin Suriye ve Filistin olmasını da istemiyordur öyle değil mi!
Türkiye artık trajik değil, trajikomik kararlarla yönetiliyor; neresinden bakarsanız bakın dökülüyor!
Biran geliyor Dünya’ya İHA, SİHA, TOGG satıyoruz, Gabar’dan, Karadeniz’den, Sakarya’dan petrol ve doğalgaz fışkırdığı için Dünya bizi kıskanıyor…
Gün geliyor, Libya’ya, Karabağ’a nasıl girdiysek bir gün İsrail’e de gireriz hey hatları çekiliyor! Aradan çok bir zaman geçmiyor ki ‘’İsrail bize saldıracak’’ iddiaları ileri sürülerek Erdoğan, ‘’İsrail tehlikesi ülkemize yaklaşıyor. Bu tehlikeyi görmeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler olsa da biz riski görüyor ve her türlü tedbiri alıyoruz.’’
Demek ki tehlikenin yeni farkına varmış!
Neyse, Türkiye’nin NATO’nun önemli bir ülkesi olduğu da unutulmuş olmalı! Diğer taraftan İsrail Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor ‘’Türkiye ve Türk halkı dostumuz’’ diye.
TÜRKİYE 750 TL’YE MUHTAÇ HALDE Mİ?
Hani Türkiye IMF’ye borç veriyordu; 750 TL’ye muhtaç hale mi geldi. Hadi gelin kredi kartlarından 750 TL alınmasının yasal mantığı var mı ona bakalım.
Vergi gelirden alınır, alınmak istenen vergi gelirden alınmamaktadır. Vergi teorisinin iki temel ilkesi vardır.
a) Genellik ilkesi: Ayrım yapılmadan bir ülkedeki herkesin ekonomik ödeme gücüne göre vergi ödemesi gerektiğini ifade etmektedir.
b) Eşitlik ilkesi: Ödenen vergi dolayısıyla katlanılan fedakarlıkların eşit olması gerektiğidir.
Alınmak istenen vergi bahsi geçen yatay ve dikey ilkesine, vergi teorisine de aykırıdır. 750 TL’lik vergi ekonomik güce göre alınmadığı için genellik ilkesine, ödeyenler açısından bu bedel katlanılan fedakarlıklar da eşit değildir. Çok varlıklıdır ve hiç kredi kartı kullanmıyordur ama 750 TL’yi bahşiş olarak veriyordur. Yüksek limitli kredi olup kartının asgarisini ödemekte zorlanırken kredi kartı olmasa ayın sonunu getiremeyecek çok sayıda kart sahibi vardır.
Cebi delinen, devletin eli cebinden çıkmayan, kredi kartları olmasa geçinemeyecek olan vatandaşı 750 TL vermezse ‘vatan haini’ olmakla suçlayanlar, tasarruf yap diyenler çocuğunu sınavsız torpille devlet kadrolarına yerleştiren, A8 Long araç kavgası yapan eski bakanlar, iktidar siyasetçileridir.
SAVUNMA SANAYİ FONU’NUN KAYNAK İHTİYAACI VARSA…
Erdoğan imzasıyla Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na aktarılan şans oyunları vergisi; spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde %10’dan %5’e, at yarışlarında %14’ten %7’ye, diğer şans oyunlarında da %20’den %10’a düşürülerek 33 milyarlık gelir azalmasına neden yol açıldı. Şans oyunlarının sahibinin kazancı Savunma Sanayi’nden daha mı önemli!
Madem Mehmet Şimşek’in ifadesiyle ‘’zor bir coğrafyadayız, caydırıcılık gücünü artırmalıyız, toplanan kaynak tamamen Savunma Sanayi Fonuna gidecek’’ O halde, 2017 yılında fona ait 3 milyar TL denetimi olmayan Varlık Fonu’na neden aktarıldı?
Kredi kartlarından alınması düşünülen, şimdilik vazgeçilen gelir yaklaşık 2 milyar dolar. Peki akıbeti belli olmayan S-400’lere ne kadar ödendi 2.5 milyar dolar. Bir türlü gelmeyen F-35’lere ne kadar ödendi 1.4 milyar dolar. Görüldüğü gibi vatandaştan toplanması düşünülen paranın 2 katı tutar çöp olmuş, buharlaşmış!
Daha önce aynı Mehmet Şimşek’in toplanan deprem vergilerini ‘’maaş ödemelerinde, yol, köprü ödemelerinden kullandık’’ dediği de unutulmuş değildir.
Bütün bu savrulmalar Türkiye’nin rasyonel siyaset aklıyla değil, günlük, anlık politikalarla yönetildiğinin, sürekli savrulmaların yaşandığının, ekonominin iflasta olduğunun çok açık bir göstergesidir.
‘’Felaket başa gelmeden evvel önleyici ve koruyucu tedbirleri düşünmek lazımdır, geldikten sonra dövünmenin yararı yoktur.’’ M. Kemal Atatürk