Gürdal ERGEN


SU

Sıcakların bastırması ile şimdiye değin görülmeyen bazı yokluklar ortaya çıkmaya başladı.


Sıcakların bastırması ile şimdiye değin görülmeyen bazı yokluklar ortaya çıkmaya başladı.

                Bu yoklukların başında da "SU" geliyor. 

                Yıl 1969 ya da 1970... Tarih dersindeyiz. Bir tarih öğretmenimiz var ki inanın tarih dersinden hoşlanmayan kim olursa olsun, öğretmenimizin 3-4 dersine girsin "Tarihçi" kesilir; o denli dinletiyor kendisini.

                Savaşlardan söz ediyor öğretmenimiz... Konumuz Dünya Savaşları...

                Birdenbire kesiyor sesini öğretmenimiz, baştan başa süzüyor sınıfı ve etkileyici sesiyle; "Üçüncü Dünya Savaşı su yüzünden çıkacak," diyor.

                Evet!.. 20'nci yılın sonunda daha önce petrol ve gaz boruları döşeyen şirketler suyun önemini kavradılar. Böylece 19'uncu yüzyılda altına, petrole oluşan hücum suya hücuma dönüştü ve büyük su şirketleri alt yapı hizmetlerini, su temini işini ya da su dağıtımını giderek artan bir oranda tekellerine almaya başladılar. Su sektörünün sağladığı kazanç geçen yüzyılın sonunda petrole yaklaşırken, günümüzde petrolü yakalamış halde.

                Önümüzdeki 20 yılda ise su, petrolden bile karlı olacağından devasa şirketler, bankerler su işine delicesine yatırım yapmaktalar. Böylece ortaya Clive Custler'in Mavı Altın kitabında söz ettiği su karteli ortaya çıkmakta. Birçok kartel oluşumunda olduğu gibi su işinde de kartelleşme birkaç şirketin birlikte hareket etme ve piyasayı kontrol etme politikası ile oluştu. 

                Suyun damacanası 100 liranın üzerine çıktı ve durmadan da artıyor.

                Biraz eskiye dönelim… Hemen hemen her mahallede, mahalle çeşmeleri vardı. Tertemiz akan suyu avucumuza doldurup kana kana içerdik.

                Gün geldi, bırakın mahalle çeşmelerini, yeraltı suları bile satıldı. 

                Susatanlar değil, Su satanlar hakim oldu piyasaya.

                Su krizi meselesini kendileri için bir fırsat haline dönüştüren şirketler ekseninde krizlere ilişkin üç senaryo kuran Maude Barlow, üçüncü senaryonun diğer iki senaryo ile danışıklı dövüş içinde olduğunu belirterek (Türkiye siyasetinin bugünkü durumuna ne de çok benziyor) bunu şöyle ifade ediyor:

                “Üçüncü senaryo. Kendi çıkarları uğruna suyu her yönden denetim altına almayı amaçlayan güçlü bir su karteli ortaya çıkmıştır. Şirketler içime suyu sağlıyor ve atık suları alıyor. Şirketler muazzam miktarda suyu plastik şişelere doldurup aşırı yüksek fiyatlara bize satıyorlar. Kirli suyumuzu geri dönüştürüp bize satmak için karmaşık yeni teknolojiler geliştiriyorlar; şirketler büyük kentlere ve endüstrilere satmak üzere devasa boru hatları yardımıyla suyu havzalardan ve akiferlerden çekerek taşıyor; tıpkı herhangi başka bir mal gibi suyu da serbest piyasada alıyor, depoluyor ve satıyorlar. 

                En önemlisi, şirketler hükümetlerin su sektöründeki kısıtlayıcı düzenlemeleri kaldırması ve piyasanın su politikasını saptamasına izin vermesini istiyorlar. Her geçen gün bu hedefe daha çok yaklaşıyorlar.”

                ‘Suyun piyasalaştırılması’ demek onun artık ne bir manevi değer taşıyan kaynak olması ne de yeryüzüne hayat veren, yerlilerin ‘yeryüzünün kanı’ olarak tanımladığı değerli bir madde ne de kamusal bir hizmet unsuru olmasıdır. Suyun piyasalaşması onun ticari bir ürün yani meta halini almasıdır.

                Ne dersiniz? Yarım asırdan daha uzun bir süre önce Tarih öğretmenimizin söylediği gerçek mi 0lacak? Üçüncü Dünya Savaşı, sudan mı çıkacak?

                Hamiş: Kurban Bayramı kutlu olsun.

                Hoşça kalın, dost kalın!..

  • BIST 100

    9771,16%-1,67
  • DOLAR

    33,97% 0,11
  • EURO

    37,62% -0,39
  • GRAM ALTIN

    2725,00% -0,77
  • Ç. ALTIN

    4472,67% 0,18
  • Pazar 25.9 ° / 15.8 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazartesi 30.8 ° / 15 ° false
  • Salı 33.6 ° / 17.6 ° Güneşli

Balıkesir

08.09.2024

  • İMSAK 05:10
  • GÜNEŞ 06:36
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:46
  • AKŞAM 19:36
  • YATSI 20:56