Artık bu memlekette, “dertleri zevk edinen” emekçiler, emekliler, gençler, işsizler ve bütün dar gelirliler, 2024 yılına da bunaltan zamlar ve kudurtan vergilerle girmekteler.
Artık kara kara düşünüp, karalar bağlamaktan, ne yapsalar da ne etseler de bir çıkış bulamamaktan bunalmış durumdalar.
İşte bu yüzden bütün dar gelirliler için “zamlı-gamlı” yeni yıl, “yaslı yeni yıl” olmasın da ne olsun?
Çünkü artık bu memlekette durmadan zamlanan bir yumurta bile 10 liraya tırmanmakta bu gidişle.
İşte bu yüzden "zamlı-gamlı yeni yıl" karabasan gibi bütün kabusu, karanlığı ile geldi milletin üstüne.
Tam bir “kara kabus” olarak geçen 2024 yılı, işsizlik, derin yoksulluk-yokluk karabasanı olarak bunalttıkça bunalttı.
Kesin olan şu ki, 2025 Yılı da şimdiden, peşin peşin zamları, vergileri ile bütün dar gelirlilerin, aynı sorunlarının ve zorluklarının daha fazlası ile çoktan başladı.
Bu memlekette, iktidar eliyle hem de, ırmağın yönü hep bir tarafa, aynı tarafa akıtıldı.
En alttakiler için yokluklar bu yüzden arttı, yoksullar bu yüzden daha da yoksullaştı.
Bütçeyi kullanan iktidar, yandaşlarını kayırdıkça kayırdı.
Muslukları onlar için açtıkça açtı.
İktidar bunu bilerek, isteyerek bir siyasi tercih olarak yaptı.
İşte bu yüzden bütün ülkede asgari ücret, normal ücret halini aldı.
Çalışanların neredeyse tamamına yakınını asgari ücretli yaptı.
Bu yüzden milyonlar, insanca yaşamaya hasret kaldı.
Enflasyon ve pahalılık, bu yüzden şaha kalktı.
Fakat aynı kitleler, bütün bunların sorumlularını ne yazık ki yeniden iktidar yaptı.
Belli ki iktidar, yine de dar o gelirlilere çok güvenmekte!
Zam üstüne zam yaparak, daha da yoksullaştırarak yine de hem parasını hem de oyunu alacağını düşünmekte!
Dar gelirlilerin sırtına, zamları, vergileri vurdukça, baskıları arttırdıkça, nasıl olsa unutulacağına,
seçim olduğunda da yine oylarını alacağına da inanmakta.
Suriye sorununu 13 yıldan beri bu ülkenin başına kim açtı?
Bu milletin 200 milyarını Suriye uğruna kim harcadı?
Memleketin nüfus yapısını bozan milyonlarca Suriyeli'yi kim baş tacı yaptı?
Suriye'de şehit olan onlarca askerimizin ruhları şad olsun
Peki bu nasıl iştir?
Kitleler bir siyasi iktidarı neden destekler?
Yaşam kalitesini arttırıp, insanca yaşaması ve de gelecek güvencesi de sağlaması için değil midir?
O halde, hangi nedenlerle olursa da olsun, bu konuda başarısı sıfır olanları oyları ile cezalandırmaz mı?
Peki bu durum neden bizde de böyle olmaz?
Üstümüze iyilik sağlık; dar gelirlilere, asgari ücretlilere, bütün
çalışanlara, emeklilere bir iyileştirme
yapmamak için direndikçe direnen hatta hak talep edenleri
tersleyen işçilerle bile restleşen iktidarın,
mal ve hizmetlere zam yapmaya, vergileri arttırdıkça artırmaya gelince,
hiç mi hiç eyvallahı bile yok.
Bir bildiği var belli ki!
Ezilen, yoksullaşan kitlelere güveniyorlar belli ki!
Çok komik denilecek rakamları maaş zammı diye
insanın ağzına alası bile gelmiyor.
Halk yıllarca aşsız-işsiz, yokluk-yoksulluk
içinde kıt kanaat yaşamak için kıvranırken,
bunun siyasi sorumlularının da bir siyasi bedel
ödemeleri gerekmez mi?
Seçimler bunun için değil mi?
İnsan gibi yaşatamayanlar gider, yaşatacağı sözünü veren yenileri gelir, onlar da denenir.
Olmadı, başkasını, başkasını…
Bu memlekette seçimler yalnızca iktidardakileri yeniden
iktidar yapmak için midir?
Seçimlerle maksat, başaramayanı indirmek değil midir?
Seçimler bunun için
değil midir?
Hadi bundan önceki yıllar bir yana,
yalnızca şu yeni yıla girmeden daha,
girdikten sonra da hatta olacak zamları düşününce,
hangi vicdan buna isyan etmez ki?
Tek tek adını saymanın anlamı yok.
İğneden ipliğe her şey zamlandı.
Daha da zamlanacak, bu çok belli.
Durmak yok, zamlara devam olacak!
Yükselen bütün insani feryatlara
aldırmadan yola devam edenlerin,
“cambaza bak” diyerek "Suriye aldatmaları" ile zihinleri
bulandırıp, dikkatleri perdeleme
gayretleri, “zamlı, gamlı ve yaslı”
başlayan 2025 yılının ağır bedelini de
ödemeleri gerektiği, elbet ödetileceği
bir hakkın gereğidir.
Yoksa yine:
“Değmen benim gamlı-yaslı gönlüme!” türküsüyle dövünmeye...
2025 yılında laik, demokratik, özgür Türkiye, adaletli gelir dağılımı ve insanca yaşam için en erken bir seçimle yepyeni bir iktidar umudu ve beklentisinin gerçekleşmesi adına şimdiden iyi-güzel yıllar dilerim.
Sevgiler.
YENİ YILDA
YENİ UMUTLARLA!
Biterken şu bitmekte olan eskimiş yıl ile,
“gelirken şu gelmekte olan” yeni yıl,
elbette yeni yeni beklentiler ve
umutlarla yüklü.
Bu güzel ülkede, yeni yılla birlikte,
yeşerecektir elbet yeniden bahar.
Yurdumun toprağına taşına elbet
ne müjdeler, ne müjdeler var!...
Yılbaşı gecelerinde sıcak ümitlerle
nasıl da mesut ve bahtiyardık!
Sıcak-taze umutlarla hem ısınır
hem de doyardık!
Nicedir, ağız tadıyla, sıcak yılbaşı
akşamlarına hasret bırakıldık.
Kahırlarla geçen zamanlardan
“elde var hüzün”dür arta kalan.
Nicedir, ne de çok kötü zamanlardayız.
Bu yüzden çarık ayağı sıkmakta, dardayız.
Nicedir ne çok şey artık tanınmaz oldu?
Nice azgın uğursuzluklarla akıp duran,
hızla dönüp, devir daim olurken zaman;
iyi-doğru ve güzelden yana ne varsa,
bir bir kırılıp dökülmekte, darmadağın
olmakta!
Umutlar hep ertelenmekte, ötelenmekte.
Sonuna gelinmişken eskiyen yılın ah!
Yeni yıl gerçekten yeni olsa!
Umutlar, başka baharlara
kalmasa!
Her şey 70’li-80’li yılların,
ünlü şarkıcısı Şenay’ın,
o unutulmaz şarkısındaki gibi olsa:
“Şu dünyadaki en mutlu kişi, mutluluk verendir.
Şu dünyadaki en sevilen kişi, sevmeyi bilendir.
Şu dünyadaki en bilge kişi, kendini bilendir.
Şu dünyadaki en soylu kişi, insafa gelendir.
Bütün dünya buna inansa, hayat bayram olsa!
İnsanlar el ele tutuşsa, sonsuza uzanılsa!”
Doğada da yaşamda da bitiş yok;
hiç bitmeden süren, bir döngü var.
Bu döngüde yaz, kış ve de bahar var.
Hoyrat, kaçak, deli kışlar yaşansa da;
yeşermeli elbet yine de taze umutlar.
Görünemez olsa da o uzak ufuklar,
gelecektir elbet yeni baharlar.
Yeni bir yılla başlamak, yeni bir dönemeçtir.
Yaşanılanlar eskise de, yaşanacaklar tazedir.
Ne varsa eskiyen yıla dair, yok saymadan,
unutmadan; yeni yeni adımlar ataraktan,
yeni şeyler de söylenmelidir!
Sular da yanar, renkler kirlenir.
Kirlenmede öncelik, beyaza verilir.
Sesler seslere karışır, suretler bulanık;
neden “söz gümüştür, sükut altın” denilir.
Çok şeyler söylenir, bilinir yeni yıllara dair.
Bu karmaşada, başka ne söylenebilinir?
Yeni olduğu umulan, eskinin aynen
sürmesiyse elbet buna itiraz edilir!
Eski olan elbet yenilir, yenilecektir.
Yeni olan tazedir, umut yüklüdür;
elbet bayram seyran eyleyecektir.
Ve yine derken, merhaba;
bugünden “yeni yıla!”
Laf ola torba, artık lafla dolmaya!
Gidilecek yön belli, yol belli, ortada.
Tereddüde yer yoktur, olmamalı da.
Yelken açılmalı, yeni yılda yeniden,
yepyeni ufuklara!
Çürümüş olan ne varsa gömülsün,
derin sulara, çıkmamacasına.
Kara göründü, yakınlardadır;
karanlığın elbet bir sonu vardır.
Kötü ve makus talihin de
sonu yakındır.
Giderken gitmekte olan;
“gelen, gelmekte” olandır.
Balıkesir’den, Susurluk ilçemizden,
dört bir yana; yakınlara, uzaklara;
değerli bütün okur dostlara,
hak-hukuk-adaletten yana,
demokratik kazanımlarla,
huzur, barış ve bol sağlıkla
yaşama sevinci ve coşkuyla,
en sıcak ve en taze umutlarla!
Bu bilinç ve bu inançlarla, bu düşünce ve
duygularla yeniden, yeniden herkese,
her birinize iyi-güzel YILLARA!