Adalet Bakanı ve iktidar sözcü ve yancıları günde birkaç kez yargı ‘bağımsız’ bırakın yargı ‘işini’ yapsın diyerek, 19 Mart darbesi olarak tanımlanan süreçte yargının siyasi iradeden bağımsız gereğini yaptığını iddia ederek kamuoyunun buna inanması bekleniyor. Gel gör ki kamuoyu buna pek inanmıyor!
İsterseniz önce sürece kısaca göz atalım 19 Mart’ta devletin tüm kurumları işin içinde mi yoksa Savcılık dışında hiç kimsenin dosyalardan ve süreçten haberi yok mu?
Tarih 18 Mart İÜ Rektörlüğü, tartışmalı bir biçimde Ekrem İmamoğlu’nun 35 yıl önce yapılan idari işlemin iptaliyle, 31 yıl önce aldığı diplomasını iptal ediyor.
Aynı gün İstanbul CBS, gözaltı ve arama kararlarını imzalıyor. Çevre illerin emniyet müdürlükleri, İstanbul’a takviye polis yollamaya başlıyor.
Tarih 19 Mart sabaha karşı Savcılık emriyle polisler Ekrem İmamoğlu ve ekip arkadaşlarını evlerinden gözaltılar yaparken, İstanbul Valiliği aynı anda 4 gün eylem yasağı ilan ediyor. BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) ve İletişim Başkanlığı, 100’ün üzerindeki X hesabına erişim engeli getiriyor. BTK, sosyal medyada bant daraltması başlatıyor; iletişim VPN’le yabancı sunucular üzerinden sağlanıyor. TCMB, döviz satışına başlıyor, Varlık Fonu, BİST’te alımlara başlıyor. Kamu bankaları, yabancıların sattığı tahvilleri almaya başlıyor.
İstanbul Üniversitesi’nden, BTK’ya, Varlık Fonu’ndan, İletişim Başkanlığı’na, Emniyet’ten kamu bankalarına birbirinden bağımsız kuruluşlar 18-19 Mart günlerinde nasıl böyle koordine hareket edebildi. Devlet’ten habersiz, Savcılık mı koordine etti, yürüttü tüm bu koordinasyonu?
Bütün bunların Devlet’in en üst birimlerin ve üst yöneticilerin izni-bilgisi olmadan tamamen yargının operasyonu mu; ne dersiniz?
İMAMOĞLU’NUN SORUŞTURMALARINA KAMUOYU NE DİYOR?
Sıkça yapılan kamuoyu araştırmalarının neredeyse tümünde CHP-İmamoğlu lehine sonuçlar çıkarken, iktidar aleyhine sonuçlar çıkıyor…
‘’İmamoğlu’nun tutuklanması doğrudur’’ sorusuna yüzde 65, ‘’İmamoğlu hakkındaki yolsuzluk suçlamaları gerçektir’’ sorusuna yüzde 58, ‘’İmamoğlu hakkındaki terör suçlamaları gerçektir’’ sorusuna yüzde 68, ‘’İmamoğlu terörle suçlandığı için İBB’ye kayyım atanmalıydı’’ sorusuna yüzde 70 katılmazken. ‘’İmamoğlu Cumhurbaşkanı seçilmesin diye tutuklandı’’ diyenlerin oranı yüzde 61, ‘’İmamoğlu tutuklama sürecinde dirayetli bir duruş sergiledi’’ diyenlerin oranı ise yüzde 67’dir.
İmamoğlu’na yönelik operasyonlara tepki sadece içerden değil başta AB ülkeleri olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinden tepkiler her geçen gün daha azla yükseliyor.
Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması, Türkiye’nin adaletten, hukuktan ne kadar uzaklaştığının en son örneği oldu. Türkiye, hukukun üstünlüğü endeksinde 179 ülke arasında 147’nciliğe gerilerken, Afrika ülkelerinin bile gerisinde kaldı. AKP döneminde yaratılan tahribat o kadar büyük ki, İsveç merkezli V-Dem Enstitü araştırmasına göre insan hakları, hukuk, adalet, sivil toplum ve demokrasi gibi 50’den fazla alt başlıkta yapılan araştırmalara göre AKP’nin iktidara geldiği 2002’de 0.74’e yükselmişken. AKP iktidarında yargının siyasallaşması ve Türkiye’nin demokrasiden her geçen yıl uzaklaşmasıyla listenin en son sıralarına geriliyor. Türkiye’nin puanı 2016’da 0.24’e, 2024’de ise 0.18’e kadar iniyor. 2002’de Türkiye, hukukun üstünlüğü endeksine göre 177 ülke arasında 55’inci sıradayken, 2024’de 179 ülke arasında 147’inci oldu. Günümüz Türkiye’si Ürdün, Irak, Uganda, Mısır’ın bile arkasında kaldı. Raporda, Türkiye seçimli otokrasi olarak tanımlandı.
Uzun süredir demokrasiden ve hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşan Türkiye ekonomisinin düze çıkmasının yolu, hukukun üstünlüğü ve demokrasinin ilkelerini hayata geçirmeden Türkiye ekonomisinin düze çıkması mümkün değildir.
İMAMOĞLU KANAL İSTANBUL İÇİN Mİ TUTUKLANDI?
İmamoğlu seçimler sırasında ‘’Ya kanal, ya İstanbul’’ demiş ve İstanbullu da tercihini İstanbul’dan yana kullanmıştı. Elbette İmamoğlu esas olarak cumhurbaşkanlığında Erdoğan için en büyük tehdit oluşturduğu için sayısız operasyonlara maruz kaldı; kamuoyunun ağırlıklı düşüncesi de bu yönde.
Ama İmamoğlu’nun tutuklanmasının hemen ardından TOKİ’nin devreye girmesiyle Sazlıdere Barajı’nın etrafında 24 bin konut inşaatı için kepçeler ve iş makinalarıyla ‘’Kanal İstanbul’’ rant ve talan projesi denilen proje kapsamında çalışmalara hız verilmiş olması İmamoğlu’nun yokluğu fırsat olarak görülerek proje biran önce oldu-bittiye mi getirilmek isteniyor, İmamoğlu bunun için mi tutuklandı kuşkularına yol açıyor.