Anayasada tarif edilen, 3 Mart 1924'te kabul edilen ve hukuk devletinin üçlü sacayağı sayılan üç devrim yasası, hem hukuk devletinin temeli ve hem de genç Cumhuriyet’in adeta sürekli yol haritasıdır.
Bu Devrim Yasaları ile Cumhuriyet’in o eşsiz hukuk devriminin üçlü sacayağı oluşur ve Türkiye’nin hukuk devleti olarak, çağdaş dünyanın onurlu bir üyesi olmasının önü açılır.
HUKUK DEVLETİ
İktidarın kendisinin varlığı da bu anayasaya bağlı olan ve en başta da iktidarın kendisini bağlayan, ancak keyfi olarak uyulmayan, uygulanmayan anayasamızda "Türkiye Cumhuriyeti laik, demokratik, sosyal bir HUKUK DEVLETİ" olarak tarif edilmektedir.
Ancak değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan bu anayasa maddesinde geçen ne laik devlet ilkesi, ne demokratik devlet ilkesi, ne sosyal devlet ilkesi ve ne de hukuk devleti ilkesi nicedir ve bugün uygulamada geçerli değildir.
"Hukuk devleti" hukukun üstünlüğü kurallarına bağlı olan devletin, kendini hukun üstünlüğü ile sınırlayan, buna uymaya kendini zorunlu sayan ve de uymak zorunda olan, yurttaşlarına hukuksal güvenlik ve hukuksal güvence sağlayan devlettir.
Hukuk devleti, "yasa devleti" demek değildir.
Anayasası ve yasaları, hukukun üstünlüğüne dayalı ve bağlı olan devlettir.
"Hukuk devleti" hukuka sadece "saygı göstermekle" yetinen devlet değildir.
Hukuku en üst bir kavram olarak kabul ederek, “hukukun
üstünlüğü”nü doğrudan ve açıkça, tam olarak tanıyan, uygulayan ve böylece ülkede, toplumda herkes için adalet yaratmayı amaçlayan devlettir.
Hukuk devleti, öncelikle ve yalnızca devleti yani kendisini korumayı amaç edinen değil; devletin kendisini de bu yolla korumakla birlikte, öncelikle yurttaşların ve bütün toplumun
temel haklarını ve özgürlüklerini güvence altına almaya yönelen devlettir.
"Hukuk devleti" devletin "yasama, yürütme, yargı" güçlerinin tek bir elde toplandığı devlet değildir.
Bu güçlerin iktidarın etki alanının dışında, birbirinden ayrı ve bağımsız
olarak işlediği devlettir.
"Hukuk devleti" yargının, iktidarın gücünden ve etkisinden tam olarak bağımsız olduğu ve yargının yalnızca hukukun üstünlüğü ilkesi ile bağlı olduğu bir devlettir.
"Hukuk devleti" yargıçların ya da yargı kararlarının eleştirilmez, tartışılmaz değil; eleştirilebilir ve tartışılabilir olduğu bir devlettir.
"Hukuk devleti" devletin kendisinin koyduğu kurallara, öncelikle devlet tarafından uyulan bir devlettir.
"Hukuk devleti" devletin "yasama, yürütme, yargı" güçlerinin işleyişine, hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir devlettir.
"Hukuk devleti" yurttaşın insan hak ve onurunu, lekelenmeme hakkını koruyan ekonomik, sosyal ve kültürel koşullara ulaşması için bütün engelleri kaldırmakla yetinmeyip, kendisini bu koşulları sağlamakla yükümlü sayan devlettir.
Hukuk devleti “polis devlet”i değildir.
Kamu düzeni gerekçesiyle bile olsa da temel haklara ve özgürlüklere hukuksuz biçimde müdahale edilebilmesine izin vermeyen ve buna asla olanak tanımayan devlettir.
Hukuk devleti "kanun devleti" değildir.
Kanun devleti, yasamanın siyasi iktidar tarafından, sayı üstünlüğü ile ele geçirilerek kendi yararına bir kanun makinesine dönüştürülmesi sonucu kurduğu devlet meknizmasına "kanun devleti" denir.
"Hukuk devleti" iktidarın, yönetimin yaptığı bütün eylem ve işlemlerinin bağımsız yargı denetimine bağlı olduğu devlettir.
"Hukuk devleti" iktidarın, yönetimin bütün eylem ve işlemlerine karşı, bütün yargı yollarının açık olduğu devlettir.
"Hukuk devleti" temel hak ve özgürlükleri, devlet gücü ve ve bu gücü elinde tutan iktidar karşısında, hakları ihlal edilen yurttaşın, bağımsız bir üst yargı kuruluşuna, bireysel olarak da başvurabildiği ve hakkını arayabildiği devlettir.
Hukukun ölçü ve kuralları ile yönetimin, iktidarın eylem ve işlemlerinin öyle öngörülemez, sürprizlerle dolu olduğu bir devlet değildir.
"Hukuk devleti" herkes için “hukuk güvenliği ilkesi”nin egemen olduğu, hukuk ölçü ve kurallarının öngörülebilir olduğu, yurttaşların yönetime güven duyabilmesini sağlayan devlettir.
"Hukuk devleti" yurttaşların anayasada yer alan hukuk kuralları içinde kazandıkları bütün haklardan tek birini de olsa tanımayan devlet değildir.
"Hukuk devleti" hukukun evrensel, genel ve temel ilkelerinin göz ardı edebilen, görmezden gelebilen devlet değildir.
"Hukuk devleti" kendisini hukukun evrensel ve genel ilkeleriyle zorunlu olarak bağlı sayan devlettir.
"Hukuk devleti"nde, iktidarın, yönetimin ve yöneticilerin keyfine göre suç ve ceza düzenlenemez.
Suç ve
cezalar ancak hukukun üstünlüğü ilkesine dayalı olan anayasaya uygun olarak, yasa ile düzenlenebilir.
"Hukuk devleti"nde bireyler, kafaya göre ve keyfi olarak anayasada, yasada yazılı olandan daha ağır biçimde de cezalandırılamaz.
"Hukuk devleti"nde, işlendiği zamanda suç sayılmayan bir eylem, sonradan bir yasa ile de olsa, geçmişe yürütülerek suç sayılıp, cezalandırılamaz.
"Hukuk devleti" çoğunluğu elinde tutan siyasi iktidar gücünün keyfi ile bireyi, hakkını arayamaz durumlarda, savunmasız bırakan devlet
değildir.
Demokratik de olsa rejimi sınırlayan ve onun düzenli bir biçimde işlemesini sağlayan devlettir.
"Hukuk devleti" bu özelliğinden dolayı zayıf değil, demokratik, güçlü; ezen değil hakkaniyet güden, merhamet değil, adalet gözeten devlettir.
16 milyonun üst üste üç kez, ezici bir oyla seçtiği İstanbul'un Belediye Başkanı ve milletin 16 milyon oyla, Türkiye'nin cumhurbaşkanı adayı olarak belirlediği, güvenini belirttiği Ekrem İmamoğlu'na karşı yapılan anayasa dışı, hukuk dışı işler karşısında, anayasa nerde?
Hukuk devleti nerde?
Bütün yaşanılanlar karşısında ne yazık ki yok hükmünde...