Hayatın binbir sorunu içinde bazen o kadar bunalıyoruz ki, yolda bir tanıdıkla karşılaşıp hoşbeş etmek, belki bir arkadaşımızla, komşumuzla kahve içmek rahatlatıyor bizi.
Ama her zaman değil.
Bazen düşünmeden ediliveren sözler, özel hayatımızla, çocuğumuzla , eşimizle ilgili sorulan sorular gün boyu suratımızın düşmesine sebep olabiliyor.
Örneğin bir genç kıza, daha evlenmiyor musun? Evli bir çifte çocuğunuz yok mu? Yoksa olmuyor mu? Çocuğu varsa ve üniversiteyi kazanamadıysa, bu yılda mı kazanamadı? Okulu bitirdiyse daha iş bulamadı mı? Çalışıyorsanız, emekliliğin dolmadı mı? Sen daha emekli olmadın mı gibi kişinin kendini ve ailesini ilgilendiren konuları lütfen sormayın. Hadi sordunuz, cevabı da aldınız. Verilen cevaptan memnun olmayıp ısrar etmek neden?
Belki de, evlenmelisin diye ısrar ettiğin genç kız, zaten evlenmeyi çok istiyor ama uygun insanı bulamıyor. Sırf siz sürekli soruyorsunuz diye, manevi baskı hissedip yanlış bir karar mı alsın?
Çocuk çok isteyen bir çifte çocuğunuz neden olmuyor diye sormak, hele bir de, sanki suçmuş gibi kusur kimde denmesi yok mu? O insanları ne kadar yaralıyorsunuz farkında mısınız?
Gençse, sağlıklıysa, maddi kayba uğrayacaksa, çalışması gerekiyorsa, niye emekli olmuyorsun diye ısrar niye?
Belki kötü niyetle sormuyorsunuz, belki sırf meraktan, belki kıskançlıktan, belki de sadece muhabbet olsun diye.
Ama lütfen, insanların özel hayatları ile ilgili sorular sormayalım. İnsanları iğneler gibi konuşmayalım. İnsanların kusurlarını yüzlerine vurmayalım.
Örneğin saçını yeni kestirmişse, “ne kadar güzel olmuşsun” ya da, “bugün giydiğin elbise ne kadar yakışmış” gibi iltifatlarla, inanın karşınızdaki insanın gününü aydınlatırsınız. Bir de bunu deneyin.
İnsanlar dostlarıyla paylaşmak istediklerini zaten sormadan da paylaşırlar. Özel hayatın mahremiyetine girmeyelim. Hayatları ve gelecekleri ile ilgili konulara da bırakalım, kendileri karar versinler.