Adam eşiyle birlikte tatile gitmeye niyetlenmiş.
Tabi otel fiyatları malum!
Bütçeleri pansiyona bile yetmemiş.
Bir çadır alıp yola çıkmışlar.
Denize yakın bir yere gidip çadırlarını kurmuşlar.
O yorgunlukla yatıp uyumuşlar.
Tabi yorgunluktan olsa gerek derin bir uykuya dalmışlar.
Gecenin bir yarısı eşi adamı dürtmüş!
-Necati kalk!
-Ne var demiş adam ne oldu?
-Ne görüyorsun?
-Pırıl pırıl bir gökyüzü.
-Başka ne görüyorsun?
-Parlak yıldızlar.
-Başka?
-Harika bir dolunay.
-Başka, başka?
Adam endişeli şekilde sormuş:
-Ne görmem gerekiyor hanım ne gösteriyorsun?
-Çadırı çalmışlar Necati, çadırımız yok!!!
Bakın güzel kardeşim.
Size çok uzakları gösterip. Suriye'de söz sahibi olacağız.
Kürt sorununu çözüp ortadoğunun lideri olacağız.
Terörü bitirip ekonomiyi uçuracağız falan diye içeriğini sadece kendilerinin bildiği, bırakın karşı çıkmayı soru soranların bile “hain”, “eli kanlı”, ilan edildiği yeni bir “süreç” başlatıyorlar!
Barış elbette olsun ama bu işin sonu geçen seferki gibi olmasın diye endişelenmek hakkımız değil görevimiz! Çünkü işin sonunda ölenler bu memleketin gariban çocukları.
Uzaktaki parlak yıldızları gösterip tepemizdeki çadırı çalmak isteyenlere kanmayın!
Altımızda bir vatan, üstümüzde bir cumhuriyet kaldı.
Bu ülke bizim evimiz uyanın...