Yoğun gündemde biraz kafamız dağılsın, insanlar alemini bir kenara bırakıp hayvanlar aleminden bahsedelim. Belgesel izleyenler çok karşılaşmıştır.
Her sabah bir ceylan uyanır. O gün ceylanın amacı karnını doyurmak, ve akşam olduğunda hala hayatta olmaktır. Yani ertesi gün yine uçsuz çayırlarda otlayarak hayatına devam edebilmektir.
Her sabah bir de aslan uyanır. O gün aslanın amacı karnını doyurmak, varsa yavrularını beslemek ve akşam olduğunda hala hayatta olmaktır.
Ceylan sabah uyanır ormanda gezer bir ırmaktan su içer. Karnını doyurmak için bir şeyler aramaya başlar. Aslında ormanlar ceylanı doyuracak bitki örtüsüne sahiptir.
Ancak uçsuz bucaksız çayırların güzelliği ceylanı cezbeder. Sanki oradaki otlar daha bir başkadır. Daha lezzetli kimsenin yemediği taze ve toynak değmemiş otlardır çayırlardakiler...
Aslan da sabah uyanır o da bir pınardan su içer ormanda gezintiye çıkar. Er veya geç aslanın ve ceylanın yolları kesişir. Ceylanın bıraktığı kokular aslanı cezbeder ve takip başlar.
Ceylan nereye gitse bir çift göz onu izler. Ceylan izlendiğinden habersiz dolaşmaya gördüğü otların tadına bakmaya devam eder. İçinde sürekli izlendiğine dair bir şüphe olsa da aslanı fark edemez. Aslan sabırlıdır avını bazen günlerce takip eder. Açlığa dayanıklıdır. Açlığı arttıkça ceylanı yakalama azmi de artar. Aslında aslan da daha basit, daha yavaş, daha küçük avlar peşine düşebilir. Ama aslana tavşan yakalamak yakışmaz!
Ceylanı cezbeden uçsuz bucaksız çayırlardaki otlarsa
Aslanı cezbeden de o uçsuz bucaksız çayırlarda otlayan ceylandır.
Ceylan yaşamak için en hızlı aslandan daha hızlı olmalıdır.
Aslan ise karnını doyurmak için en yavaş ceylan kadar hızlı olsa yeter.
Aslında ceylan ormanda kalsa daha uzun yaşar. Ormanda kaçmak daha kolaydır.
Ama ceylan da görülmek ister. Korkar ama diğer ceylanlar ve başka hayvanlar onu görsün ister.
Aslan saatlerce, bazen günlerce takip eder ve sonunda en uygun anda hamlesini yapar, ceylanı kovalamaya başlar. Ceylan o an aslanı fark eder bir umut kaçmaya başlar. Uzun bacakları ve narin gövdesiyle uzun adımları art arda atar. Ama işe yaramaz.
Aslan ceylanın ormana ulaşamayacağı kadar açık bir noktaya gitmesini belki günlerdir beklemiştir.
Artık aslan avını devirmiş yemeğe başlamıştır. Günler süren açlık son bulmuştur.
Hikayemiz burada bitmedi. Çünkü hikayede mutlu sona ulaşan aslan değil!
Aslan avını yemeğe başladığında birden başka misafirler gelir.
Sırtlanlar!
Avcılar avını takip ederken sırtlanlar da avcıları takip ederler.
Çünkü sırtlanlar avlanamazlar. Onlarda ne sabır, ne yetenek, ne de koşabilecek bacak vardır.
Sadece kokuyu alacak keskin burunları ve kulakları vardır. Bazen avın çıkardığı bir sese bazen koşan hayvanların çıkardığı titreşime gelirler. Bazen de leş kokusuna!
Aslanı fark ettiğinde ceylan için artık çok geçtir.
Sırtlanı fark ettiğinde de aslan için çok geçtir.
Sessizce çekilir ve avını sırtlanlara bırakır. Bazen bir lokma bile alamadığı av artık sırtlanların o günkü ziyafetidir. Sırtlanlar başka türle paylaşmaz çünkü sırtlan olmak bunu gerektirir.
Aslan olmak da sırtlanla aynı sofraya oturmamayı gerektirir.
Peki ormanlar kralı Aslan neden sırtlana yenilir onunla savaşmaz? Çünkü sırtlanlar çoktur! Sırtlanlar sürü halinde gezer sürü halinde yerler. Tek mücadele kendi aralarında yedikleri avı paylaşamazlarsa yaşanır. O yüzden aslan tek başına sırtlanlara karşı bir ceylan kadar savunmasızdır.
Bu av serüveni böyle sürer gider.
Peki bu serüvenden biz nasıl bir ders çıkarmalıyız?
Belki de aslanın hatası ceylandan önce sırtlanı avlamamasıdır?
Belki de aslan, yarın sabah uyandığında ceylanı aramak yerine sırtlanı tek başına bulmak için yola çıkmalıdır. Sırtlanlar sürü halinde hareket ederler ama birbirlerini kolay satarlar!