Saraçhane'de konuşan İstanbul Belediye Başkanı'nın yanında partisinin ileri gelenleri ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı da vardı.
Şöyle diyordu Başkan; “Demokrasi, seçimin varlığı kadar, yargı ve yargıç bağımsızlığı da demektir. Eğer bu iki bağımsızlık çiğnenirse, demkratik bir görüntü altında, baskıcı bir düzen kurulmuş olur! Bu çağrım bütün siyasi partilerin, bütün sivil toplum kuruluşlarının ve halkımızın tamamınadır. Demokrasinin geliştirilmesine ve hürriyetlerin arttırılmasına ihtiyaç vardır bugün ülkemizde! Benim için sizin vicdanınızdaki karar çok önemlidir!”
Daha sonra Saraçhane'de toplanan kalabalığa seslenen Başkan, “Verilen kararı kabul etmemiz demek, zulme boyun eğmemiz demek değildir” diyerek yanında bulunan Ankara B.Ş. Belediye Başkanı ile halkı selamladı.
Sonrasında ise Pınarhisar'da bulunan açık cezaevine giderek 4 aylık cezasını çekmek için teslim oldu. 1999 yılında yaşandı bu konuşmalar. Bu güne ne kadar benziyor diyeceksiniz.
Aslında çok benzemiyor!
Bundan 26 yıl önce Erdoğan İstanbul Belediye Başkanıyken Siirt'te yaptığı bir konuşma nedeniyle açılan soruşturma sonrasında tutuksuz yargılandı ve cezası kesinleşince 1999'da 4 ay hapis yattı.
İmamoğlu ise sabah 6'da evine gelen polisler tarafından gözaltına alınarak günlerce sorgulandı ve ardından tutuklu yargılanmak üzere cezaevine atıldı.
Biri kesinleşen cezası nedeniyle cezaevinde yattı.
Diğeri gizli tanık beyanları ile dolu olan bir dosyadan tutuklu yargılanıyor.
Biri açık cezaevinde yattı. Cezaevi her türlü konforu düşünülerek hazırlandı ve istediği ziyaretçilerini kabul etti.
Diğeri Silivri olarak bilinen yeni adı Marmara Cezaevi'nde 12 metrekarelik hücrede sadece avukatları ve özel izin alabilen kişilerle görüşebiliyor.
Daha önce yazdım ama tekrar değineceğim bir yanılgı var.
Eskiler Galat-ı Meşhur derler. Doğru sanılan yanlışlar.
CHP yöneticileri dahi her konuşmalarında Erdoğan şiir okuduğu için ceza aldı diyor. Oysa şiir konuşmanın sadece bir kısmı ve cezaya esas teşkil eden kısmı değil.
Buradan aldığı cezayı hak etti anlamı çıkmasın. Ancak o günlerde o konuşmadan çok daha hafif kalacak konuşmalar ve yazılar için insanlar çok daha uzun süre hapis yatıyordu ve o gün ülkede demokrasi ve hürriyetler gelişmeli diyenler bugün var olan özgürlükleri de kısıtlıyor.
Ülke o günden bugüne özgürlük, demokrasi ve insan hakları konusunda çok daha geriye gitti.
İlgilenen okurlarım için Erdoğan'ın o gün cezaya konu olan Siirt'te yaptığı konuşmanın metnini mahkeme kararından aynen ekliyorum.
“Türkiye'de düşünce özgürlüğü yok ve ırk ayrımı yapılıyor. Referansımız İslamiyet. Bizi hiçbir zaman sindiremezler. Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Türkiye'de neden buna saygı
gösterilmiyor? Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler ise kışlalarımızdır. Okunan
ezanı kimse susturamayacak. Türkiye'deki ırk ayrımına kesinlikle son vereceğiz.
Çünkü RP, diğer partilerle zıt fikirde. Gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar yanardağlar saçılsa
yolumuzdan dönmeyiz. Benim Referansım İslamiyettir. Bunu dile getiremiyorsam yaşamamın ne
anlamı var? Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Avrupa'da, ibadete, başörtüsüne saygı
duyuluyor ama. Türkiye'de engelleme getiriliyor. Türkiye'de neden buna saygı gösterilmiyor?
Okunan ezanı kimse susturamayacak. Çünkü ezanın sustuğu yerde insanların huzuru olmaz. Kürt, Arap, Çerkez ayrımı yapılamaz. Çünkü bütün insanların birleştiği çatı islamdır. Türkiye'deki ırk ayrımına kesinlikle son vereceğiz. Bunu bu hale getirenler utansın. RP'nin başarısından sıkıntı duyanlar, iktidara gelmesin diye her türlü yolu denedi. Ama bunu hiçbir güç engelleyemedi.”
Erdoğan Siirt'te yaptığı bu konuşması nedeniyle “Halkı sınıf, din, dil, ırk ayrımı gözeterek kin ve
düşmanlığa tahrik etmekten Diyarbakır DGM'de yargılandı ve ceza aldı.
Sizce de artık bir şeylerin değişmesi, demokrasinin bir adım ileri gitmesi için yeterince beklemedik mi?
Tüm okurlarımın mübarek Ramazan Bayramı'nı kutluyor, esenlikler diliyorum.