Mikdat BESNİ


Fotoğraf: Erhan Bayladı Öykü: Mikdat Besni *Teselli Ver Hüzzam Şarkım*

Kadın daha çok gençti. Ömrünün baharını henüz yaşamaktaydı. Bazı tadımlık mutluluklar yaşamış olsa da, umudu çok daha fazlasıydı.


Kadın daha çok gençti. Ömrünün baharını henüz yaşamaktaydı. Bazı tadımlık mutluluklar yaşamış olsa da, umudu çok daha fazlasıydı. 

Her nedense yaşadığı hayal kırıklığı, mutluluklarını bastırıyordu.

Kendisi mi uyumsuzdu, insanlar mı çıkarına düşkündü, tam olarak çözememişti.

İşten çıktığında, her zamanki edalı yürüyüşüyle arabasına bindi.

Öndeki aracın dikiz aynasından bir çift gözün, kendisine kilitlendiğini gördü.

Rahatsızlık duyup bakışlarını kaçırdı, gaza basarak ortamdan uzaklaştı.

Doğruca evine gitti.

Kendine bir maden suyu açarak ve ince bir limon dilimi ekleyerek pencere önüne geçti ve dışarıyı seyretmeye koyuldu. 

Koşuşturmaktan canı çıkan insanları seyretti. Herkesin derdi kendine göreydi. Sorumluluk arttıkça işler daha zorlaşıyordu. Çözülmesi gereken işler artıyor, mental olarak dinlenme zorlaşıyordu.

Zihni ise görüntüden uzaklaşıyor ve gözlerine kilitlenen bakışlardan başka bir şey düşünemiyordu.

Bu bakışlar ve çözüm bekleyen sorunlar arasında cendereye sıkışmıştı.

Dışardan bakınca otomobil markası ve giysiler lüks bir yaşamı işaret etse de, gerçekte her şey yalandı...

Mutfağa geçip birşeyler hazırlayacak gücü kendinde bulamadı, ısmarladı.

Az bir şey yiyebildi, eline bir kitap alıp, koltuğa geçti.

Bir kaç sayfa okuyunca, kitaptan hiç bir anlatının hafızasına yerleşmediğinin farkına vardı.

Duşa girdi, çünkü sıcak bir duş her zaman kendisini rahatlatırdı.

Çıktı, kurulandı ve yatağına uzandı. Kafasını tavana dikince, gülümseyen o gözleri gördü.

Telefonuna sarıldı, Nehir'i aradı ve içinde bulunduğu ruh halini anlattı.

Karşıdan gelen cevap kısa ve netti; "kızım sen vurgun yemişsin, aşıksın" olmuştu.

Bu sefer kendine aynı soruyu sordu, "Ayça, bu gerçek mi?"

Ertesi günü işe gittiğinde, gözlerinin arayış içinde olduğunu hissetti. Halbuki yürürken çevreyi umursamaz, adımını atacağı yere bakardı. Yüksek topuklu ayakkabısının, sağlam basmasına ve nazenin yürüyüşünün bozulmamasına özen gösterirdi. Üstelik daha havalı oluyordu.

Odasına geçti, çalışmaya başladı. Verimli olamadığını hissetti, problemler çözümsüz kalıyordu.

Caddeye indi, bir kafeye oturup kendine filtre kahve ısmarladı. 

Servisi yapanın yüzüne bakınca, düşüncesinden atamadığı o gözlerle karşılaştı. Şaşkınlık içinde sordu, "Burada mı çalışıyorsunuz?"

Aldığı cevap ilginçti. "Sizin özel garsonunuzum..."

Aldığı cevap havsalasını allak bullak etmişti. Servisi yapan kişi, tam bir beyefendi tavrı sergiliyordu ve nazikçe peçeteyi fincanın yanına bırakıp, rahatsızlık vermeden ayrılmıştı. 

Ayça bir ara kafeye kısa bir göz atıp, o derin gözlerle karşılaşmak istediyse de, aradığını bulamadı. Kahvesini bitirdi, peçeteyi eline alıp dudaklarına götürdü, sertlik hissetti. Kağıt mendili açtı, bir kartvizit vardı. Sadece telefon numarası ve bir isim yazıyordu, "Tayfun"...

İşine döndü, sorumluluklarını yerine getirmek zorunda olduğunu düşündü. Kendini işine veremiyordu.

Nehir'i aradı. "Kızım O da sana aşık, aramalısın" demişti.

Aramadı...

 

Akşam bir ara telefonu çaldı, rehberinde kayıtlı olmayan bir numara idi. Kararsız kalsa da açtı.

"Merhaba, aramadınız, ben Tayfun" diyordu.

"Telefonumu nereden buldunuz?" sorusuyla cevap vermişti.

"Kardelenlerin kaybına gönlüm razı olmaz" cevabı çok etkileyiciydi.

"Aşağıda bekliyorum, ikimiz de açız" sözü oldukça davetkârdı. Kıramadı, indi. Kapı önünde spor bir araba onu bekliyordu. Atladı, uzaklaştılar...

 

Tayfun'u bir daha görememişti. Her gün kafeye uğruyor ve eli boş dönüyordu. Telefonla aradığında "bu numara kullanılmamaktadır" mesajı düşüyordu.

Bir gün kafeye gittiğinde, yine peçete içinde kart olduğunu hissetti.

Açtı okudu, "ikimizde ismimizle özdeşleşen kişiliğe sahibiz. Bir ay parçası, tayfunlarla savrulursa ona yazık olacaktır" sözü iliştirilmişti.

 

Kendisine yıllar gelen günler boş geçti. 

Nehir ile birlikte Sapanca Gölünde hafta sonunu geçirip, kopmak istiyordu.

Kıyıya gitti, yürümeye başladı. Etrafı sis kaplayıp herşey gizemli hale gelse de, Tayfun'la yemek yediği restoranda çalan şarkının nağmeleri hiç susmuyordu.

"Teselli Ver Hüzzam Şarkım..."

  • BIST 100

    10698,13%1,25
  • DOLAR

    42,30% 0,03
  • EURO

    49,07% 0,10
  • GRAM ALTIN

    5456,95% -0,70
  • Ç. ALTIN

    9189,23% 0,00
  • Salı 19.9 ° / 10.7 ° Güneşli
  • Çarşamba 19.6 ° / 12.4 ° Güneşli
  • Perşembe 20.3 ° / 12.3 ° Güneşli

Balıkesir

18.11.2025

  • İMSAK 06:19
  • GÜNEŞ 07:48
  • ÖĞLE 12:54
  • İKİNDİ 15:27
  • AKŞAM 17:50
  • YATSI 19:14