Cemil Yavuz

Tarih: 14.02.2025 09:31

HER ŞEY DAİMA "HEP İKTİDARDA KALMA" ADINA!

Facebook Twitter Linked-in

Demokrasi dışı ülkelerde ve tekçi rejimlerde iktidar için her şey daima, sonsuza kadar “hep iktidarda kalma” adınadır. 

 

Böyle ülkelerde bir kişi, bir grup, zümre ya da

bir aile de olsa, iktidar bir kez ele geçirilmiş ise artık her şey, ne yapıp edip o iktidarı, ölene kadar hep elde tutmak içindir.

 

Yani ülkede bütün gücün, tek sahibi olmak; bütün gücü daima hep elde tutmak ve sonsuza kadar hep iktidarda kalmak içindir. 

Ve ne yapılırsa yapılsın o iktidarın, bir daha asla yenilip değiştirilemeyeceği fikrini milletin beynine iyice kazımak içindir.

Böylece değişime dair bütün ümitleri kırıp, milleti teslim alabilmek içindir.

 

En kudretli ve hep kudretli olup, tek kudretli ve hep kudretli kalabilmek içindir.

Her şeyi ile bütün iktidar bir kez ele geçirilmiş olsun, artık ne hesap verilir, ne de hesap sorulabilir.

İktidar artık başta anayasa ve hukuk olmak üzere, hiçbir yere, hiçbir şeye karşı sorumlu değildir.

Adeta "Ail kıran, baş kesen" gibidir. 

 

Peki böylesi bir “iktidar gücünün” içinde ne vardır? 

Tabi ki öncelikle sınırsız zenginlik vardır.

Mal, mülk, rant vardır; kar-kazanç vardır. 

Sınırsız nüfuz ve sınırsız bir güç vardır.

Şan-şöhret vardır. 

Saray-taht-tac vardır.

Şatafat-gösteriş vardır. 

Ayırma, buyurma, kayırma, dışlama, kutuplaştırma vardır. 

Şeffaflık asla yoktur, saklama gizleme vardır. 

Yok sayma ve “çok sayma” vardır! 

Post sayma ve post kapma vardır. 

Kabalık, hoyratlık ve itaat vardır. 

Yalan, yaranma ve riya vardır. 

Aldatma, entrika, tuzak, kumpas vardır.

Hukuksuz otoriteye dayalı hukuksuzluk vardır.

Yokluk, yoksulluk, sömürü vardır.

Gemisin kurtaran kaptanlar, vardır!

“Altında kalanın canı çıksın” vardır. 

 

Demokrasi dışı, tekçi rejimlerde düzenbazlık, hile, dolap, tertip, vardır. 

Arkadan vurma ve kuyu kaz(dır)ma vardır. 

Engel olarak görülenleri eldeki güçle lekeleme ve itibarsız etme vardır.

Hep husumet ve hep düşmanlık vardır. 

Kutuplaştırma, kin, intikam, öç alma vardır. 

Hak-hukuk-adalet yok, itirazsız itaat vardır.

Yanı sıra baskı, korku, yıldırma, şiddet vardır. 

Velhasıl, her türlü kötülük adına,

yok yoktur; var oğlu vardır! 

 

“Söz meclisten dışarı” fakat demokrasi dışı

veya demokrasiden uzak olan tekçi rejimlerde bütün bunlar hem kaçınılmazdır, artık hem de olağ

Yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya,

siyasette, ticarette, idarede bütün bunlar,

müzmin, kronik ve bulaşıcı bir hastalık ya da kötü huylu, habis bir ur gibi hızla yayılır. 

 

İşte demokrasi, hukuk devleti ve adalet, tam da bunun için aranır, bunun için vardır.

Bir ülkede yukarıdaki kötülükler “olmasın” diye vardır. 

 

Demokrasilerde siyasi partiler, demokratik

yaşamın, vazgeçilmez unsurlarıdır.

Yani siyasi partiler, sadece demokrasilerde,

demokratik yaşamın vazgeçilmezleridir.

Demokrasi yoksa, her biri zaten göstermeliktir, semboliktir.

Çünkü yalnızca demokraside iktidarlar, siyasi partiler eliyle hayata geçirilir ve her iktidar geçicidir ve yalnızca belirli bir süre için milletten emanettir. 

Görevi de ülkeyi ve toplumu, bir seçimden bir sonraki seçime kadar "geçici bir yetkiyle" anayasa ve hukuk içinde

yönetmektir. 

Alınan o anayasal geçici yetki sayesinde, her seferinde de başkalarının

önünü ise hile, hülle, şike ile allem kallem edip kesmemektir, kesmeye yeltenmemektir.

Demokrasilerde siyasetin özü ve temeli, demokratik, eşit rekabettir. 

Demokrasiler, iktidara seçimle gelinip, yine

aynı biçimde, seçimle gidilmesi demektir. 

Zamanı gelince de iktidarı devretmeyi,

peşin olarak kabul edip, bunu hazmetmektir. 

Demokrasilerde “iktidara gelmeyi”, her şeyiyle o ülkeyi

“ele geçirmek olarak” görmemektir. 

 

Yalnızca demokrasilerde, iktidarlar için hiç şüphesiz her an “hesap vermek” vardır. 

Hesap sorulabilmesi için “yargı bağımsızlığı” ve bağımsız kurumlar, kurallar vardır. 

Yalnızca demokrasilerde, iktidarların varlık nedeninin ve meşruiyetinin

ilk kaynağı serbest, eşit, adil, demokratik

seçimlerle ortaya çıkan, halk iradesidir.

Seçimler hem göstermelik ve sembolik değildir hem de seçim tek başına yeterli de değildir.

 

Yalnızca demokrasilerde, anayasa, en başta iktidarlar olmak üzere her şeyin ve herkesin üzerindedir. 

Anayasa başta iktidar olmak üzere, herkesi bağlar, bir tek kelebekleri bağlamaz.

 

Demokrasilerde seçimle gelip de devleti bir kere ele geçirdikten sonra, sürekli bir yolunu bulup da allem kallem edip, bir daha gitmek istememek, varlık nedenini ve bütün meşruiyetini

kaybetmek demektir. 

Halkın seçimle verdiği geçici “iktidar emanetine” ve millet iradesine

ihanet etmek demektir. 

 

Peki böyle bir ülkede, ister genel seçimlerde,

isterse de yerel seçimlerde, sandık geldiğinde, seçmen için en doğru, en isabetli tutum nedir?

Elbette hem o iktidarın kendisine, hem de

o iktidarın uzaktan yakından, yanından

geçenlere bile tek bir oy dahi vermemektir.

Verilmemesini istemektir.

Verebilenleri de vermemeleri konusunda ikna etmektir.

Bir de hangi gerekçeyle olursa olsun, verilen her bir oy bile, o ktidarın, devam etmesine hizmet etmektir.

 

Böyle ülkelerde, böyle iktidarlara haddini bildirerek, ilk seçimde sandığa gömerek oyun dışına itmek, ülkenin, milletin ve demokrasinin, hukuk devletinin ve adaletin, en büyük kazanımı olacaktır, olmalıdır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —