10 Nisan "Laiklik Günü"dür.
10 Nisan 1928'de, 1924 Anayasası'nın 2. maddesindeki "Türkiye Devleti'nin dini İslam'dır" ifadesi kaldırılmış, devletin laiklik niteliği yerleştirilmiş olup, bu değişiklik ile 1928'ten başlayarak, toplumsal ve siyasal yaşantımızda fiilen yerini almıştır.
Atatürk de laikliği şöyle ifade eder:
“Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar dünya gereksinimlerine göre yapılır ve uygulanır.
Din düşüncesi vicdani olduğundan Cumhuriyet, din düşüncelerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş uygarlık yolunda ilerlemesinde başlıca başarı koşulu görür."
Laiklik, günümüzde çağdaş devlet olmanın temel gereğidir.
Çünkü laiklik farklı inanç, din ve mezheplere sahip insanların ve inançsız olanların hak ve özgürlüklerini ve inanç sahiplerinin inancı gereği haklarını korumakla toplumsal barışı ve huzuru korumaktadır.
Laik düşünce, bilimde, kültürde ve sanatta ilerlemenin; insan zekasının ve yaratıcılığının itici gücüdür.
Laiklik, ulusal birliğimizin,
Türkiye Cumhuriyetimizin, hukuk içinde, adaletle, barış içinde birlikte, huzur ve güven içinde, özgürce yaşayabilmemizin en güçlü garantisi ve güvencesidir.
Laiklik, tıpkı oksijen gibidir.
Varlığı hissedilmez, yokluğu ise öldürür.
Laiklik, birleştirir.
Laiklik, bütünleştirir.
Laikliğin önemi ve değeri, kaybedilince bilinir.
Kaybeden ülkeler bilmektedir.
Ancak çok geçtir.
Laiklik, farklı farklı inançların, aynı inancın içindeki ayrılıkların, birbirinden ayrı dini grupların, farklı mezheplerin, diğerine müdahalesinin önlenmesi ve önüne geçilmesidir.
Laiklik,
İnananların inandığı gibi,
İnanmayanların da özgürce yaşayabilmesinin güvencesidir.
Kimseyi, bir inanç adına zorlamanın, kimseyi inancı nedeniyle kınamanın mümkün olamadığı toplum düzenidir.
Laiklik, kimsenin mezhebinin kimseye, kimsenin inancının kimseye, kimsenin dininin kimseye dayatılamadığı devlet ve toplum düzendir.
Laiklik, din ile devlet işlerinin, birbirinden ayrılmasıdır.
Laiklik, vicdan ve kanaatlerinde, bireyin tam olarak özgür olma hakkıdır.
Laiklik, dünyaya, topluma ve yaşama, bilimsel gözle bakabilmektir.
Aklın ve bilimin yol göstericiliğidir.
Laiklik, beşikten mezara, aklın ve bilimin öncülüğünde eğitim, kalkınma ve gelişimdir.
Laiklik, bireyin özgürlüğü, toplumun huzuru, düzenin demokratik olmasıdır.
Temel haklardan ve özgürlüklerden, herkesin eşitçe yararlanmasıdır.
Laiklik,
Demokrasinin de olmazsa olmazıdır.
Laiklik yoksa demokrasi yoktur.
Laiklik yoksa kalkınma yoktur.
Laiklik yoksa, emeğin hakkını alması ve arama hakkı da yoktur.
Laiklik yoksa, kadının adı yoktur.
Laiklik yoksa bireyin "dindarlık" hakkı da yoktur.
Laiklik yoksa barış yoktur.
Laiklik varsa bir ülkede iç barış olur.
Demokrasi, laiklikle var olur.
Demokrasiden nasıl vazgeçilemezse, laiklikten de vazgeçilemez.
Yeryüzünde, laikliğin olmadığı hiçbir ülkede demokrasi yoktur.
Huzur da yoktur.
Başta bütün Ortadoğu ülkelerinde, Afrika’da ve kimi Asya ülkelerinde, laiklik olmadığı, bulunmadığı için, demokrasinin zerresi de yoktur.
Hangi ülkede demokrasi varsa, onların hepsinde laiklik vardır.
Laiklik, demokrasinin,
Olmazsa olmazıdır.
Eğer uğruna, mücadele edilmez ise, laiklik milletçe sahiplenilemezse,sonra başları taşa
vurmak kaçınılmazdır.
Sonuç olarak ve kısacası; bu nedenler ve bu gerekçelerle laiklik, Cumhuriyetimizin temelidir.
Atatürk Cumhuriyeti’nin en temel, değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi dilemez hükümlerindendir.
Laiklik ve demokrasi esastır, temeldir.
Vazgeçilemez, kurucu ilkemizdir, nokta...