Ateş, su, rüzgâr ve vicdan sıkı arkadaş olmuşlar. Çekememezlik, dedikodu, ihtiras girmemiş aralarına.
Bir gün içlerinden birisi kaygıya kapılmış; “Ne kadar iyi arkadaşız, hep birlikteyiz. Ama bir gün kaybolursak, nasıl bulacağız birbirimizi?..”
Ateş; “Dert değil, ben nereye gidersem gideyim, dumanımı görüp o yöne gelir beni bulursunuz” demiş.
Su da rahat konuşmuş; “Beni kaybederseniz, sesimi dinleyin, o ses nereden geliyorsa ben oradayım.”
Rüzgâr ise, şöyle bir esip, gülümsemiş; “Beni kaybetmezsiniz merak etmeyin!”
Vicdan ise arkadaşlarına bakıp, düşünmüş bir süre:
“İyisi mi siz beni hiç kaybetmeyin, ben bir kez kaybolursam, bir daha kolay kolay bulamazsınız!”
Vicdan, insanın iç sesidir. Kendi kendisiyle hesaplaşmasıdır. Bu hesaplaşmada ya hırs ve öfke galip gelecektir, ya da sağduyu .
Birinin kalbini kıracak insan, vicdanını susturacak sebepleri de bulur. Ama vicdan giderse, yanında empatiyi, dürüstlüğü, adaleti de götürür. Bunlar gittiyse de zaten, insanı insan yapan duygular da gitmiş demektir.
Friedrich Nietzsche der ki; "Vicdanlı ve dürüst olmak, hesaplı olmaktan iyidir. Hesap, insanı makam sahibi yapar, vicdan ise, daha önemli bir işe yarar; insanı, insan yapar."
İnsan bazen pusulayı şaşırsa da, vicdanını kaybetmediyse eğer, eninde sonunda doğru yönü bulur.
O yüzden vicdanınızı kaybetmeyin sakın.
