Yurdumuz, evimiz Türkiye.
Ana kucağımız, son sığınağımız, ülkemiz Türkiye.
Birlik ve bütünlüğümüz; güvenliğimiz ve güvencemiz...
Doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bugünümüz, geleceğimiz Türkiyemiz.
Şu “darbe” denilen musibetlerle,
Ne çektin be!...
Aziz Atatürk, yaşamış, görmüş, geçirmiş.
Feleğin çemberinden geçmiş.
Bağımsız bir yurt elde edip, armağan etmiş.
Üzerinde yaşayan bütün halka 'Türk Milleti' adını vermiş.
Milletine bağımsız bir yurt ve egemen bir devlet armağan etmiş.
“Aman, sakın ola ki ayrılık gayrılık olmasın.
Etnik farklılıklar kaşınmasın.
Din, mezhep ile oynanmasın.
Gaflet, dalalet içinde olunmasın.” istemiş.
“Misak ı milli sınırları içinde, ülkesi ile halkı, milleti ile, bölünemez bütünlükle, laiklik çimentosu ile çağdaş uygarlık izinde, yurtta ve dünyada barış; hukukun üstünlüğünde adalet ve kardeşlik içinde, durmadan yürünecektir.” demiş.
Lakin, yürünememiş, yürütülmemiş.
Atatürk’ten uzaklaşıldıkça birlik, bütünlük, kardeşlik örselendikçe örselenmiş.
Sinsilikler her yere sinmiş.
En sonunda ele geçirilen kurumlar eliyle yapılan darbe girişimleriyle, seçimle gelenlerin önü kesilip, yeniden yeni bir seçimle gelebilmesinin de önü kesilmek istenmiş.
Kendileri sandıkla, seçimle gelip iktidar olanlar anayasa, hukuk ve adaletin dışına çıkmış.
Sandıkta baş edemeyecekleri rakiplerine karşı kumpas üstüne, kumpaslar yapmış.
Çeyrek yüzyıldır aralıksız iktidar olanlara bu kadar süre yetmemiş, iktidardan gitmemek için anayasa dışına çıkıp, siyasi ve toplumsal muhalefete karşı hukuk dışı akıl almaz baskılar uygulayarak demokratik hakları kısıtlayıp baskılamıştır.
Bu koşullar altında çöken ekonomiden millet nicedir inim inim inleten ekonomi, adeta yaşamın umutsuz normali haline gelmiştir.
Cumhuriyetin kurucu partisine, cumhurbaşkanı adayına, belediye başkanlarına karşı iktidar, elindeki kurumları kullanarak uyguladığı düşman hukukunu adeta olağan hale getirmiştir.
Toplumun, basının, gazetecilerin, siyasetçilerin, yurttaşların anayasadan aldıkları demokratik hakları, neredeyse kullanılamaz durumda baskı altına alınmıştır.
Keyfi nedenlerle televizyonlar kapatılıp karartılmakta, yayıncılar, gazeteciler de tutuklanmaktadır.
Cumhuriyetin kuruluş ilkelerinden uzaklaşılmış, eğitim tarikatlara açılmış, bilimsel olmaktan çıkarılmıştır.
Ancak bütün bunların karşısında, cumhuriyetin ve demokrasinin kurucu partisi olan CHP, genel başkanı sayın Özgür Özel'in öncülük ettiği Türkiye ittifakı ile milletin kutup yıldızı haline gelmiş olup cumhurbaşkanı adayı sayın Ekrem İmamoğlu ile ilk seçimde milyonlarla iktidara yürümektedir.
Şimdi Türkiye, önüne bakmalı.
Olanlardan dersler çıkarılmalı.
Atatürk Cumhuriyeti ve
Özgürlükçü demokrasiyi, ödünsüzce savunmalı.
Ülkenin bütün demokratları, Türkiye ittifakı ile demokratik Türkiye’yi yeniden kurma yolunda seferber olmalı.
Bütün toplum kesimleri ile kökü kökeni, inancı her neyse, askeri, polisi, sivili ile demokrasiden yana siyasi parti ve siyasetçisiyle, sendikaları ve kitle örgütleriyle, ülkenin birliği bütünlüğü, toplumun da huzuru için her türlü darbeciliği de yok etmek için yol belli:
Atatürk Cumhuriyeti!
Özgürlükçü parlamenter demokrasi!...
