“Türkiye uzun bir süredir sadece ekonomik değil; hukuksal, toplumsal, siyasal ve sosyolojik bir buhran yaşıyor. Yoksul geçinemiyor, orta sınıf eridi, emekli hayatta kalmaya çalışıyor. Bunları biliyoruz.
Ancak, dikkat çekici olan şu: Bu ülkenin zengini de sanayicisi de yatırımcısı da mutsuz.
Bir gün varlıklı bir arkadaş şöyle demişti:
“Bir aile çok zengin olabilir; çocuklara, ailesine lüks arabalar da alabilir. Ama o evin patronu yarın bir gün bütün bunlara el konulabileceği korku ve baskısı yaşıyorsa; özgürlük, adalet yoksa, haksızlık varsa…Bu durumda kim mutlu olabilir ki?”
Türkiye’nin halini tarif eden en doğru benzetmelerden biri bu… İnsanlar, yarın başına ne geleceğini, malının mülkünün, özgürlüğünün halini kestiremez durumda.
Yoksulun mutsuzluğu geçim derdinden, zenginin mutsuzluğu güvensizlikten…
Yoksulun derdi hayatta kalmak! Alım gücü eriyor, kira ödenemiyor, gıda fiyatları her gün değişiyor. Emeklinin maaşı yaşam maliyetinin çok altında.
Ama zengin de mutlu değil. Çünkü:
Ekonomik öngörülemezlik yatırım iştahını öldürüyor.
Servetin değeri belirsizlik içinde eriyor.
Hukuka güven sarsıldığı için kimse yarından emin değil.
Özgürlüklerin daraldığı bir ülkede huzur olmuyor.
Gençler ülkeden kaçıyor; zengin ailelerin bile çocukları geleceğini Türkiye’de görmüyor.
Bir toplumda özgürlük, adalet ve güven yoksa, paranın mutluluk sağlamadığını gösteren klasik bir örnektir bu…
Veriler de aynı tabloyu doğruluyor:
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre “mutluyum” diyenlerin oranı 10 yılda yüzde 61’den yüzde 43’e düştü.
Türkiye, Dünya Mutluluk Raporu’nda100’lü sıralara geriledi.
Gençlerin yüzde 73’ü yurt dışında yaşamak istiyor.
Gelir adaletsizliği son 20 yılın en kötü seviyesinde.
Kadına karşı şiddet, işsizlik, belirsizlik ve güvensizlik toplumsal umudu tüketiyor. Bu tablo sadece ekonomik kriz ile açıklanamaz.
Bu durum, toplumsal bir çöküştür.
Çünkü mesele artık çok net: Bu ülkede insanlar kendini güvende hissetmiyor.
Güvensizlik, mutsuzluğun ortak paydasıdır. Yoksul “yarın ne yiyeceğim?” diye korkuyor, zengin “yarın malıma mülküme ne olacak?” diye korkuyor.
Memur kredi kartını ödeyebileceğinden emin değil; öğretmen saygınlığını kaybettiğini düşünüyor.
Çiftçi ürettiğine değer bulamıyor; sanayici maliyetleri öngöremiyor.
Siyasette ise kutuplaşma, özgürlük alanlarının daralması ve hukuka güvensizlik, geniş kitleleri gelecekten soğutuyor.
Mutlu bir toplumun temeli refah elbette ama, adalet olmayan bir düzende refah da ol(a)maz zaten.
Türkiye’nin bugün gereksinimi olan öyle ahım şahım bir lüks ve zenginlik değil; yüksek büyüme rakamları da değil. Bu ülkenin gereksinimi: Adil bir düzen, Hukukun üstünlüğü, Özgürlük, Öngörülebilir bir gelecek, İnsana saygı…
Mutluluk buna sağladığınızda gelir. Bugün Türkiye’de hem yoksul hem zengin mutsuzsa, sorun gelir düzeyinde değil; sistemdedir, yönetim anlayışındadır.
Mutlu bir toplum, ancak herkesin kendisini güvende hissettiği bir ülkede mümkündür.”
Bu yazı, 26’ncı Dönem Balıkesir CHP Milletvekili Av. Namık HAVUTÇA’ya ait. Teşekkür ediyorum Sayın Vekilim.
Hoşça kalın, dost kalın!..