Sibel ÇAYLAK SARI

Tarih: 11.11.2025 09:24

GEÇMİŞTEN GELECEĞE IŞIK TUTAN LİDER

Facebook Twitter Linked-in

10 Kasım 1938 sabahı…

Saat dokuzu beş geçe, bir devir sona ermişti. O gün bütün ülkenin üzerine bir sessizlik çöktü. Radyoların sesleri kısıldı, kalpler sıkıştı, gözyaşları sel olup aktı. Gazete manşetlerinde Atatürk’ün vefatı,  "Bir Güneş Söndü!", "Babamızı Kaybettik”, “Sen Ölmezsin Atatürk” gibi manşetlerle duyuruluyordu.

O gün, herkesin zihninde aynı cümle dönüp durdu: “Mustafa Kemal Atatürk artık yok…”

Saat dokuzu beş geçe, yalnız Türk milleti ağlamadı. Dünyanın dört bir yanında gazeteler siyah çerçevelerle çıktı, bayraklar yarıya indi, şehirlerde sirenler çaldı. Gazeteler Atatürk’ün fotoğraflarını kapaklarına taşıdı. 

O gün Dolmabahçe Sarayı’nda, sadece insan Mustafa Kemal Atatürk değil, çağını aşmış bir fikir, bir vizyon, bir devrim simgesi hayata gözlerini yumuyordu.Atatürk’ün bedeni 10 Kasım sabahı Dolmabahçe’de sustu. Ama o, bir bedenden çok daha fazlasıydı. O,  bilimin ışığına, aklın gücüne, özgürlüğün kutsallığına inanmış bir ruhtu. Okula giden bir kız çocuğunun gözlerinde, genç bir öğretmenin azminde, bağımsızlığımızın simgesi, gururla dalgalanan bayrağımızda, hâlâ onun nefesi var. Nesilden nesile yeniden doğuyor, her nesilde yeniden yaşıyor. 

Bugün, vefatının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen, onun fikirleri,  söylediği sözler hâlâ yankılanıyor. Çünkü Atatürk’ün bize bıraktığı miras, akılla, bilimle, bağımsız ve barış içinde yaşamamız. 

                Sen rahat uyu Atam!..

Seni anarken, sadece geçmişi hatırlamıyoruz; geleceğe de söz veriyoruz. Senin gösterdiğin yolda yürümeye, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmeye, bilimi ve sanatı rehber edinmeye söz veriyoruz…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —