Oktay UÇAR

Tarih: 23.12.2025 09:33

"KORKMA"

Facebook Twitter Linked-in

12 Mart 1921’de kabul edilen İstiklal Marşı, bir şiirin ötesinde, Türk milletinin en zor anlarında mısralara dökülen varoluş destanıdır. Bağımsızlığa duyulan inancın ve sarsılmaz bir kararlılığın sembolüdür. 

       O büyük günün üzerinden geçen zamana rağmen, Mehmet Akif’in Tacettin Dergâhının duvarlarına kazıdığı o ateşten mısraları yeniden okumak, sadece geçmişi anmak değil, geleceğe bakışımızı tazelemek demektir.

     1921 yılının kış ayları... Anadolu’da Milli Mücadele en çetin zamanlarından geçiyor. I. İnönü Savaşı kazanılmış olsa da, cephede asker, mecliste vekil, sokakta halk yorgun ve endişeli. Maarif Vekâleti (Eğitim Bakanlığı), cephedeki askerin maneviyatını yükseltecek bir marş için yarışma açar. Ödül: 500 Lira. Dönemin şartlarında büyük bir servet.

     724 şiir gelir yarışmaya. Ancak hiçbiri o kutsal isyanı ve derin imanı tam olarak yansıtamaz. Buradaki en kritik detay, devrin en güçlü şairi Mehmet Akif Ersoy’un yarışmaya katılmamasıdır. Sebebi ise Akif’in karakterinin özetidir: "Milletin kurtuluş müjdesi para ile satılamaz."

      Dönemin Maarif Vekili Hamdullah Suphi Tanrıöver’in, "Ödül meselesini hallederiz, yeter ki yazın" ısrarı ve Hasan Basri Çantay’ın araya girmesiyle Akif, o meşhur paltosunu bile ödünç aldığı soğuk Ankara günlerinde kalemi eline alır.

     İstiklal Marşı, dünyadaki pek çok milli marşın aksine, bir savaş narasıyla değil, müşfik ve kararlı bir telkinle başlar: "Korkma!"

     Bu söz, İslam tarihinde, Hz. Peygamber’in hicret sırasında sığındığı Sevr Mağarası’nda Hz. Ebubekir’e söylediği "Korkma, Allah bizimledir" ayetine bir atıftır. Akif, bu kelimeyle hem milli hem de manevi bir zırh giydirir Anadolu insanına.

     Şiirin yazılış süreci başlı başına bir destandır. Akif’in gece uykusundan uyanıp, kâğıt bulamadığı için mısraları duvara kazıdığı rivayet edilir. O, bu şiiri "Kahraman Ordumuza" ithaf etmiştir. Çünkü Akif’e göre bu destan, kendisinin değil, cephede şehit düşen Mehmetçiğin kanıyla yazılmıştır.

     Meclis’te Hamdullah Suphi şiiri okurken, vekillerin her kıtada alkışlarla onu kestiği, o an mecliste büyük bir maneviyat halinin yaşandığı tutanaklarda sabittir. Ve oylama bittiğinde, Akif mahcubiyetinden meclis salonunda duramaz, dışarı çıkar. Vadettiği gibi, 500 liralık ödülü almaz; o parayı fakir kadınlara ve çocuklara iş öğreten Dar’ül Mesai kurumuna bağışlar. Cebinde o günkü yemek parası dahi yokken...

      İstiklal Marşı, Türk milletinin karakteridir. Orada, "Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım" diyen özgürlük tutkusu da vardır; "Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli" diyen manevi hassasiyet de.

Mehmet Akif, hasta yatağında kendisine "Acaba İstiklal Marşı yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı?" diye soranlara, tarihe geçecek şu cevabı vermiştir: "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın." Çünkü o marşın yeniden yazılması için, milletin yeniden o felaket günlerine, o yok oluşun eşiğine gelmesi gerekir.

    Bugün bizlere düşen; o marşı sadece törenlerde okumak değil, içindeki "Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin istiklal" şuurunu, bilimde, sanatta ve ekonomide, tam bağımsızlık idealiyle yaşatmaktır.

    Ruhun şad olsun Akif. 

    Korkmuyoruz.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —