Ülkelerin hemen hemen tamamında ‘4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’ nde düzenlenen çeşitli etkinliklerle farkındalık yaratılmaya çalışılıyor.
Yıllar yılı düzenlenen bu etkinlikler, hayvanlar ile insanların bir arada yaşayabilmelerinin çok kolay olduğuna vurgu yapıyor.
İsterseniz sizi önce ‘Haçiko’ ile tanıştırayım…
1924 yılında Tokyo Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde görev yapan Prof. Dr. Hidesaburo Ueno, küçük bir köpek yavrusu buldu ve onu sahiplendi. Profesör Ueno, kepeğe Japoncada ‘sekizinci’ anlamına gelen ‘Haçiko’ adını koydu.
Haçiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya değin yürüyen sahibine eşlik ediyor, metronun dış kapısına dek getirdiği sahibini uğurladıktan sonra da eve dönüyordu.
Bir akşam üniversite dönüşü, evine gitmek üzere metrodan çıkan Profesör, Haçiko’yu kendisini beklerken gördü ve çok şaşırdı. Haçiko, sahibinin eve dönüş saatlerini hesaplayarak ve aynı yolu kullanacağını düşünerek metronun önüne gelmişti…
Bundan sonraki bir yıl boyunca, Haçiko her sabah sahibini metroya kadar götürdü, her akşam iş çıkışında da metronun önünde karşıladı… Saatini hiç şaşırmadı!..
Fakat bir akşam profesör metrodan çıkmadı. Haçiko gözlerini metronun kapsına dikerek gece boyunca bekledi… Bir sonraki akşam yine yoktu Profesör…Üçüncü akşam da dördüncü ve beşinci akşam da…Profesör metrodan çıkmadı, çünkü üniversitede kalp krizi geçirip ölmüştü.
Haçiko ise her şeyden habersiz bir şekilde, her akşam ‘sahibim metrodan inecek’ diye inatla bekledi. Haftalar, aylar boyunca her akşam Tokyo metrosunun Shibuya İstasyonu’nun kapısına gitti ve tam dokuz yıl boyunca sahibinin gelmesini bekledi. Fakat 8 Mart 1935 günü 11 yaşındayken metronun kapısında hayata gözlerini yumdu…
Japonlar, sadakat ve insan ile hayvan ilişkisinin sembolü olarak ölümünden hemen sonra, 9 yıl boyunca sahibini beklediği yere Haçiko’nun heykelini diktiler.
İşte böyle bir ilişki vardı insan ile hayvan arasında!..
4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü için ne yazacağımı düşünürken aklıma HAÇİKO geldi. Sonra birden Gürhan YÖRÜKALP’in anlattığı bir anısı…
Gürhan, Ulusoy Tesislerinde çalıştığı günlerde başına gelen bir olayı anlatmıştı:
“İstanbul’un zengin iş insanlarından biri olan Yavuz Bey, ‘Mişo’ adını verdiği köpeği ile Ulusoy Tesislerine gelir, yemeğini yer, yoluna devam ederdi.
Mişo çok akıllı bir köpekti… Yavuz Bey yemeğe başlayacağı zaman eğilir Mişo’nun kulağına bir şeyler fısıldardı. Mişo, kulaklarını kısar, kuyruğunu sallar hemen kapıdan dışarıya çıkardı. Yavuz Bey, yemeğini bitirir, restoranın önünde, mahpushanede volta atan mahkumlar gibi bir aşağı bir yukarı turlayan Mişo’yu gözleri ile içeriye davet ederdi. Koşar gelir, masanın yanına Yavuz Bey’in ayaklarının dibine yatar beklerdi Mişo…
Sever, okşardım onu…
Sonra bir gün, eve dönerken 3-4 köpek yolumun üzerinde duruyordu. Yerden aldığım bir taşı hızla, vurmak için değil, korkutmak için köpeklere doğru fırlattım. Tam isabet… Taş, kaldırım kenarında park etmiş duran bir kamyonetin arka camını şangır şungur aşağıya indirdi.
Sabahleyin, aracın sahibi olan Kömürcü Kadir’i ziyaret ettim. Kömürcü Kadir, sağ eli yanağında, dirseği masanın üzerinde öylece düşünüp duruyordu dükkanında… Selam verdim; ‘Ne düşünüyorsun Kadir Ağa’ dedim. Başını kaldırdı; ‘Sorma Gürhan’ dedi, ‘p.ştun biri benim arabanın camını kırmış gece vakti.’
‘O p.şt benim Kadir Ağa. Özür dilemeye geldim. Hemen aracını götür, Camcı Hasan yenisini takıversin; ben Hasan usta ile konuştum,” dedim.
Helalleştik!...
Bu kez ben başımı ellerimin arasına aldım; “O hayvanlara taş atmak yerine önlerine ekmek koymam gerekirdi,’ diye hayıflandım. O oldu!.. Karıncayı bile incitmeden devam ediyorum yaşantıma…
Bu dünya hepimize yeter,” dedi…
HAMİŞ: Öğretmenlerimizin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.
Hoşça kalın, dost kalın!..