Kurtuluş savaşı yıllarıydı. Hava buz gibi soğuktu. Askerlerin giyecek üniforması, bir kap sıcak yemeği, hatta çarığı bile yoktu. Cephane ve silah eksikliği ise, en büyük sorundu. Bu zorlu şartlara rağmen Türk ordusu, insanüstü bir çaba ve dayanışmayla mücadele ediyordu.
Top mermilerinin kovanları, Ankara'daki İmalat-ı Harbiye atölyelerinde tamir edilip tekrar doldurularak cepheye gönderiliyor, bu kovanlar, savaşın kaderini değiştiren kritik bir rol oynuyordu .
Mart 1921'de, İnönü Ovası'nın insanın soluğunu kesen ayazında, Aksekili Ethem Çavuş’un bedeni üşüyor ama, kızgın mermilere dokunan çıplak elleri yanıyordu. Topu doldururken üzerine çaput sarılı bir mermi buldu. Çaputu çözdüğünde, içinden demir bir çubuk ve kovanın üzerine kazınmış bir yazı çıktı. Yazıda, "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 26 Rebiyülahir 1339 İnönü" ifadeleri yer alıyordu. Bu, Birinci İnönü Savaşı'nda aynı kovanı kullanan bir askerin mesajıydı .
Ethem Çavuş, bu mesajı okuyunca duygulandı ve aynı kalemle kovanın üzerine kendi mesajını kazıdı: "Aksekili Ethem Çavuş 8. Alay 3. Tabur 1. Batarya 20 Recep 1339 İnönü" .
Kovan, Ankara'daki İmalat-ı Harbiye atölyesine gönderildi. Atölyedeki kalfa, kovanı görünce sevinçle Kamil Usta'ya seslendi:
"Kamil Usta! Müjdemi isterim! Senin yavru cepheden dönmüş!" .
Atölyedeki tüm çalışanlar, kovanın üzerindeki mesajı okuyarak, büyük bir coşku yaşadı. Kovan, tamir edilip tekrar doldurularak cepheye gönderildi.
Mesajı yazanların sekizi de, başka alay ve taburlardan farklı kişilerdi. Kovan atölyeye her geldiğinde büyük bir heyecan yaşanıyor, Kurtuluş Savaşı’nın kan ve barut kokusuyla birlikte, zaferin umudunu da taşıyordu.
Türk ordusunun İzmir’e girdiği gün Ankara’da bayram havası yaşanırken, kovan yeniden gelmişti.
Eylül 1922'de kovan, atölyeye 9. kez döndüğünde üzerinde "Karahisarlı Seyfi Çavuş. 4. Alay 2. Tabur 8. Batarya 12 Muharrem 1341 Banaz" yazıyordu. Kovanın içinde bir mektup ve Seyfi Çavuş'un bakır künyesi vardı .
Yüzbaşı Muhsin Talat'ın atölyedeki ustalara hitaben yazdığı mektupta, “Seyfi Çavuş, Banaz'daki bir çatışmada şehit düştü ve ailesi de düşman tarafından katledildi. Kovandaki yazılardan anladığımız kadarıyla sizler ailesi olmuşsunuz, bu yüzden künyesini de sizlere gönderdik” yazıyordu.
Hiç tanımadıkları halde, kardeş oldukları Seyfi Çavuş’un ardından, bütün atölye derin bir sessizlikle birlikte yasa boğuldu. Atölyedekilerin gözleri yaşla dolmuştu.
Savaşın ardından kovan, atölyede saklandı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilanı şenliklerinde 101 pare top atışı yapılırken, Teğmen Hamdi Vasıf, bu kovanın son atış için kullanılmasını önerdi. Kovan, Yüzbaşı Muhsin Talat tarafından topa sürülerek 101. atış yapıldı ve Cumhuriyetin ilanına tanıklık etti.
Gazi kovan hikayesi de bize gösteriyor ki, Türk milleti Kurtuluş savaşından, azmi, kararlılığı, fedakarlığı, vatan sevgisi ve dayanışma ruhu sayesinde, her türlü yoklukla mücadele ederek galip çıkmıştır.
Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, vatan için gösterdikleri kahramanlıklardan dolayı, aziz şehitlerimize ve gazilerimize şükranlarımı sunuyor, “19 Eylül Gaziler Günü” nü kutluyorum.