Bir zamanlar, dağların ortasında, küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşlı bir bilge, gölün kenarındaki kulübesinde yalnız yaşarmış. İnsanlar sık sık ona akıl danışmaya gelirmiş. Onun huzurlu ve dingin duruşuna hayran kalırlarmış. Ama bir gün genç bir adam, öfke ve endişe içinde bilgenin kapısını çalmış.
“Hayatım kaos içinde” demiş genç adam, her şey üzerime geliyor, ne yapacağımı bilmiyorum. Lütfen bana yardım et!
Bilge gülümsemiş ve gölün kenarına doğru yürümüş. Genç adam da onu izlemiş. Göl, rüzgarın etkisiyle dalgalıymış. Bilge yere eğilmiş, bir çubuk almış ve suyu karıştırmış. Suyun yüzeyi daha da bulanıklaşmış.
“Şimdi ne görüyorsun?” diye sormuş bilge.
“Hiçbir şey” demiş genç adam. “Suyun altını göremiyorum.”
Bilge bir süre beklemiş. Rüzgar dinmiş, suyun yüzeyi tekrar durulmuş. Çubuğu bir kenara bırakmış ve genç adama bakmış.
“Peki şimdi?” demiş.
“Artık gölün dibindeki taşları bile görebiliyorum,” demiş genç adam şaşkınlıkla.
Bilge, hafif bir tebessümle cevap vermiş. “Hayatın da aynı bu göl gibi. Ne zaman rüzgarlar eser, ne zaman bir şeyleri hızlı yapmaya çalışırsan, görüşün bulanır. Ama eğer sabırla beklersen ve hiçbir şey yapmadan dinginleşmeyi seçersen, su kendiliğinden durulur. İşte o zaman ne yapacağını açıkça görürsün.”
Genç adam sessizce başını sallamış ve o günden sonra her zor durumda önce durup beklemeyi, kendi içindeki gibi dinginleşmeyi öğrendiği için huzurla yaşamış.
Hayat bazen hikayedeki gibi üzerinize gelebilir. Bazen sular istediğiniz berraklıkta olmaz. Her şeyin üst üste geldiğini düşünür, bazen umutsuzluğa, bazen paniğe kapıldığınız zamanlar olabilir.
İşte böyle durumlarda o panik haliyle düşünmeden hareket edip, hatalı kararlar almamak için, bazen kenara çekilip suların durulmasını beklemek iyidir. Biraz zaman vermek, sakinleşmek, sakinleşmeye alan açmak gerekir.
Elbet sular durulur, siz de bu berrak suda, ne yapacağınızı ayan beyan görebilirsiniz.