Oktay UÇAR

Tarih: 30.09.2025 09:20

TÜRKİYE'DE ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ SÜRECİ

Facebook Twitter Linked-in

Çok partili hayata geçişin ilk somut adımı, sanayici ve iş adamı Nuri Demirağ tarafından 18 Temmuz 1945'te kurulan Milli Kalkınma Partisi (MKP) oldu. MKP, liberal bir ekonomi anlayışını savunuyor ve devletçiliğe karşı çıkıyordu. Her ne kadar Türk siyasi hayatında ilk muhalefet partisi olarak olsa da, ülke genelinde geniş bir teşkilat ağı kurmayı başaramadı ve siyasi etki alanı sınırlı kaldı. Asıl büyük ve etkili muhalefet hareketi, "Dörtlü Takrir"i imzalayan isimlerin öncülüğünde, 7 Ocak 1946'da kurulan Demokrat Parti (DP) ile vücut buldu. DP'nin kurucu kadrosu, CHP içinde önemli görevler üstlenmiş tecrübeli siyasetçilerden oluşuyordu. Parti, programında demokrasi, hürriyet ve serbest teşebbüs gibi kavramlara vurgu yaparak, CHP'nin bürokratik ve devletçi yapısına karşı bir alternatif olarak ortaya çıktı. DP, kısa sürede CHP yönetiminden memnun olmayan tüccar, sanayici, büyük toprak sahipleri, esnaf ve kırsal kesimdeki halk kitleleri gibi farklı toplumsal tabanlardan önemli bir destek gördü. Partinin "Yeter! Söz Milletindir!" sloganı, halkın tek parti yönetimine karşı duyduğu tepkinin ve değişim arzusunun güçlü bir ifadesi haline geldi.

         DP'nin hızla örgütlenmesi ve halk nezdinde gördüğü ilgi, CHP hükümetini endişelendirdi ve seçimlerin bir yıl öne alınarak 21 Temmuz 1946'da yapılmasına karar verildi. Bu karar, DP'nin hazırlıksız yakalanması amacı taşıdığı şeklinde yorumlandı. Türk demokrasi tarihine "şaibeli seçim" olarak geçen 1946 seçimleri, "açık oy, gizli sayım" gibi antidemokratik usullerle gerçekleştirildi. Seçim sürecinde muhalefet partileri ve mensupları üzerinde yoğun baskılar kuruldu, sandık başında usulsüzlükler yaşandı.

          Resmi sonuçlara göre CHP 397 milletvekilliği kazanırken, DP 62 milletvekilliği ile meclise girebildi. Seçimlerin adil ve dürüst bir ortamda yapılmamış olması, siyasi tansiyonu daha da yükseltti ve iktidar ile muhalefet arasındaki ilişkileri gerginleştirdi. Ancak tüm olumsuzluklara rağmen 1946 seçimleri, Türkiye'de çok partili parlamenter hayatın fiilen başlaması ve mecliste bir muhalefet grubunun yer alması açısından tarihi bir öneme sahiptir.

           1946-1950 dönemi, iktidar ve muhalefet arasında sert siyasi mücadelelere sahne oldu. DP, mecliste ve kamuoyunda hükümetin politikalarına karşı etkili bir muhalefet yürüttü. Bu süreçte Cumhurbaşkanı İnönü'nün yayımladığı 12 Temmuz Beyannamesi gibi gerilimi düşürmeye yönelik adımlar atılsa da siyasi kutuplaşma devam etti. Bu atmosferde gidilen 14 Mayıs 1950 seçimleri, Türk demokrasi tarihi için bir milat oldu. Yargı denetiminde, "gizli oy, açık sayım" esasına göre yapılan bu seçimler, önceki seçimlere kıyasla çok daha demokratik bir ortamda gerçekleştirildi. Halkın büyük bir katılım gösterdiği seçimlerin sonucunda Demokrat Parti, oyların %53'ünü alarak 416 milletvekili çıkardı ve 27 yıllık CHP iktidarına son verdi. CHP ise 69 milletvekilliği kazanabildi.

           Seçim sonuçları, Türk halkının değişim talebini net bir şekilde ortaya koydu. 22 Mayıs 1950'de Celâl Bayar Cumhurbaşkanı seçilirken, Adnan Menderes başbakanlığında ilk DP hükümeti kuruldu. Bu iktidar değişimi, "Beyaz Devrim" olarak adlandırıldı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iktidarın seçim yoluyla el değiştirdiği ilk örnek olarak tarihe geçti.

           Türkiye'nin 1945-1950 yılları arasında yaşadığı çok partili hayata geçiş süreci, İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen yenidünya düzeninin ve ülke içindeki birikmiş toplumsal, siyasi ve ekonomik sorunların bir sonucudur. Batı dünyası ile bütünleşme arzusu ve Sovyet tehdidi gibi dış faktörler, tek parti rejiminin liberalleşme yönünde adım atmasını zorunlu kılmıştır. İçeride ise ekonomik sıkıntılar, siyasi baskı ortamı ve CHP içinden çıkan muhalefet, demokratikleşme taleplerini güçlendirmiştir.

        Milli Kalkınma Partisi ve özellikle Demokrat Parti'nin kuruluşu, bu taleplerin siyasi bir adrese kavuşmasını sağlamıştır. 1946 seçimlerinin yarattığı meşruiyet krizine ve siyasi gerilimlere rağmen, bu dönem Türkiye'nin parlamenter demokrasi tecrübesi için bir laboratuvar işlevi görmüştür. 14 Mayıs 1950 seçimleri ise, milli iradenin sandığa yansımasıyla gerçekleşen barışçıl bir iktidar devrimi olarak, Türk demokrasi tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Bu sancılı ancak kararlı geçiş süreci, Türkiye'de demokrasinin kökleşmesi yolunda atılmış en önemli adımlardan biri olarak önemini günümüzde de korumaktadır.

 

Kaynakça

Ahmad, Feroz. (2003). Modern Türkiye'nin Oluşumu. İstanbul: Kaynak Yayınları

Akşin, Sina. (2005). Kısa Türkiye Tarihi. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları

Bozdağ, İsmet. (1991). Demokrat Parti ve Ötekiler. İstanbul: Kervan Yayınları

Eroğul, Cem. (1990). Demokrat Parti: Tarihi ve İdeolojisi. Ankara: İmge Kitabevi


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —