Bu “zamlar kralı” iktidar, her gün yaptığı takviyeli zamlarla, kaçınılmaz sona doğru hızla koşmaktalar!
Sonunda da nasıl geldilerse, elbet öyle gitmek var!
Gitmemek için de baş edemedikleri rakiplerini, yargı yolu ile hukuk dışı operasyonlarla, adaletsiz uygulamalarla ve akıl almaz iftiralarla devre dışı bırakma peşindeler.
Milletin gözünden de gönlünden de düştüler.
Ne yapılsa, ne edilse de artık denizin bittiği yerdeler.
Ne yapsalar da bu gizlenememekte, çöküşün önüne de bir türlü geçilememekte.
Hem öteden, hem beriden kader ağlarını iyice örmekte!
İktidar istese de istemese de artık, “talihinin çarkı” tersine dönmekte!
“Tarihinin de kaçınılmaz sonunun” önü hızla beri gelmekte!
Çünkü tarih, havada kalmış bir uçağı, henüz kaydetmemekte!
Çanların artık iktidar için çaldığını, kendileri gibi cümle alem de bilmekte!
“Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar”a karşı çıkarak iktidara geldiler, ama uzun süren iktidarlarının sonunda, tam tersi bir noktaya geldiler.
Bir yandan dizginlenemeyen, görülmemiş zamlar, yakıp kavuran enflasyon, bir yandan kudurtan işsizlik ve hızla yoksullaşma var.
Bir yandan “millet millet” naraları atarak, millete yabancılaşma!
Bir yandan da baskı, korkutma ve yıldırma ile
"abat olunur" sanma!
Bütün bunlarla birlikte kaçınılmaz sona doğru hızla yaklaşma!
En erkenden seçimlerle de halk-millet iradesi ile sandıkta hesaplaşma, “helallaşma!”
Eh, başkaca da yol kalmamakta.
Duvara çarpınca, bu işler böyle olmakta!
Önce, Cumhuriyetin sayesinde memlekette "iktidar ı mülk" olup, “demokrasi sermayesini” hoyratça, bir güzel harcadılar!
Atatürk'e, Cumhuriyet’e, nankörlükle ne karalar çaldılar.
Eserlerine karşı ihanete vardırdılar.
Millete, halka ait ne varsa elde avuçta kamunun malı, “eşe-dosta-yandaşa” bir yandan da yabancıya,
haraç mezat sattılar.
Yirmi üç yıl öncesinde geldiklerinde ne kadar idiyse yoksulluk, yirmi iki yıl sonra yazık ki kat kat katlanmış, kanatlanmış durumda.
İşsizlik korkunç bir facia, sanki bir felaket, milli afet durumunda.
Yolsuzluklar, usulsüzlükler çıkmış ayyuka, her yerde ve her şeyde bir kayırma, bin kayırma.
Her gün zam zam, gam üstüne gam vururken vatandaşın sırtına;
Yeter artık, yetti artık diyeni, feryat figan edeni, itirazını yükselteni anında, hızla bastırma.
Hakkını, hukukunu haykıranı, anında sesini kesip susturma…
Adalet kör kuyularda merdivensiz durumda, çığlık çığlığa haykırmakta. Anayasal en temel haklar ve özgürlükler, ayaklar altında.
Düşünceyi ifade, görüş bildirme, eleştiri hakkı nerede?
Sanat, mizah vb hepsi suskun, karanlıklar ardında.
İşine gelmeyen ne varsa iktidarın, derhal yasaklanmakta.
Her şey tek dudakta.
Basın-medya özgürlüğü, ifade hakkı, ara ki bulasın!
Anayasa sanki yok da, anayasa mahkemesi hiç tanınmamakta.
İşte kafaya göre takılınmakta.
Kafaya takılan, keyfe göre kapatılıp, keyfe göre açılmakta.
Gazeteci haber yaptı, yorum yazdı diye tutuklanıp susturulmakta.
Böylece topluma da korku salınmakta.
Onca gazeteleri var, onca tv, çok kanallı-tek sesli!
Ekranlarında her an hazır ve nazır, onca adam, gece yarıları, sabah, öğlen, ikindi, akşam!
Amma ve lakin yetmeyince yetmiyor işte, olmayınca olmuyor; yalan dünya gerçek olmuyor!
Boşa konsa dolmuyor, doluya konsa almıyor!
Lakin demir almak zamanı gelmişse limandan, “yolcudur Abbas” bağlansa durmuyor!
Geçim kapıya dayandı, seçim kapıyı çaldı.
Sandığın yolu, yolun sonu, görünüyor!
Neydi o günler!
Hey gidi günler!
Nerde o günler!
Nasıldı o günler!
Her yerde, hep bir inciydiler, tek birinciydiler!
El üstünde ve en nadide, bulunmaz bir inciydiler!
Zamlar bir yandan, bir yandan baskılar, milletin başında adeta boza pişirdiler.
Yaratandan bir lütufmuşlar gibi sanki!
Eşi benzeri olur mu hiç, bulunur mu ki?
Hem kindar, hem nasıl olunur ki dindar?
Her şeyin sonu var elbet bu alemde, her şey fani; bütün saltanatların da elbet sonu var!
Belli ki denizler bitmekte, tükenmekte; görünen köy de kılavuz istememekte!
Geçim bitti, seçim var.
Kime sorulsa, kiminle konuşulsa da herkesin dilinde!
“Geçim yoksa, seçim var” bu böyle denilmekte.
İbre artık hızla aşağılara inmekte!
Sandığa gömüleceği günü beklemekte!
Doktorlar da "artık ne yerse yesin, kesin." demekte!
“Zamlar kralı” iktidar, olanca hızı ile “finale doğru” koşmaktalar!
Geçimin olmadığı yerde elbette, seçimle nasıl gelindiyse, öyle gitmek var!
Halkın, milletin iradesi var.
Yetti artık "Git!" demesi var.
Geçim bitti, seçim var...